HER İNSAN DEĞERLİDİRHER İNSAN DEĞERLİDİR
A- İNSANIN DEĞERİ
Üstün Dökmen, “Yere düşen ekmeğin üstüne basan insan görmedim, ama yere düşen insanı tekmeleyen çok kişi gördüm” diyor. Dökmen, saygılı olmadaki kusurlarımızdan birini şöyle anlatıyor: Adama göre davranmamız. Karşımızdaki adam iri ise, “Buyur abi” diyoruz; ufak tefekse, “Ne var lan!” diyoruz. Oysa ki insanların onuru eşittir. Diyorum ki, yerdeki ekmeğe saygılı olma konusunda mutabakat var, kimse basamaz, ayağı ile dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara. Ekmek nimettir kabul, peki insan nimet değil mi?
İnsan Onuru ve İnsan Hakları
İnsan; değer üreten, isteyen, eğiten, eğitilen, bilen, inanan, kendini adayan, sanatı ve tekniği yaratan, özgün olan, devlet kuran, seven, konuşan, çalışandır. İnsanın biyolojik bir varlık olmasının yanında psikososyal yönü de vardır. Bu yönüyle insan, düşünce üretebilmekte, duyguları ve kişiliği ile davranabilmekte, alet yapabilmekte ve bunlarla doğaya egemen olabilmektedir. İnsanlık; insanı insan yapan değerleri ifade eden bir kavramdır. Biyolojik bir varlık olan insanı, diğer canlılardan üstün hale getiren sevgi,saygı,toplumsallık gibi değerleri kuşatır.’İnsanlık’ kavramı içine,geçmişte yaşamış,bugün yaşayan ve gelecekte yaşayacak tüm insanları alır.
İNSAN ONURU NEDİR?
Onur; kişinin kendine biçtiği değerlerdir. İnsan onuru, kişinin haysiyeti, özsaygısı, kendine saygı duyması ve başkalarını da kendine saygılı kılması olarak anlaşılmaktadır. İnsanlık onuru, insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özelliktir.
İnsan Hakları;tüm insanlara insan olmalarından dolayı tanınması gereken haklardır.En temel insan hakkı da ”yaşama hakkı” dır.Temel insan hakları onurlu yaşam için vazgeçilmezdir.İnsan haklarını korunması,onurlu bir yaşamı mümkün kılar.Kişi,bu haklarını kaybettiğinde değerli bir hayat yaşayamaz.
İnsan hakları ile insanın onurlu yaşama isteğinin mücadelesi yapılmaktadır.Haklarından yoksun bırakılan insan,onuru ile birlikte birçok değerden de yoksun kalmaktadır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde şöyle yazılıdır:
Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar.
İnsan Haklarına hayat için değil, fakat onurlu bir hayat için ihtiyaç duyulur.
İnsan, aklı ve iradesi ile diğer canlılardan ayrılır. O;aklını, tutkularını, ihtiraslarını, kıskançlıklarını, iradesini kullanarak başkalarının güvenliğini, onurunu tehdit edebilir.
Buna karşılık insan, canlılar içinde "başkası” düşüncesine sahip tek varlıktır. Başkalarını düşünme, onları dikkate alma, onlara saygı ve sevgi gösterme insanların ahlaki özünün gereğidir. Bu özünün gereği olarak kendine yapılmasını istediği bir kötülüğü başkasına yapmasının uygun olmayacağını anlar. İnsanın bu yönü, kendisi için “insan hakları”nı daha önemli yapmaktadır.
B- HER İNSAN (BİREY) ÖZELDİR
İnsan sadece biyolojik bir varlık değil, inançları, duyguları, sosyal ve ahlaki yönleri olan çok yönlü varlıktır. İnsanları benzer ve eşit yapan yönleri kadar, benzersiz ve farklı yapan yönleri de vardır.
İnsanın Benzer Yönleri: İnsan olması, beslenmesi, yaşaması, bir aileye ait olması, düşünce üretmesi, temel ihtiyaçlarının olması, kültürel ortamı vb.
İnsanın Farklı Yönleri
Fiziksel görünümü (boyu, kilosu, rengi, cinsiyeti, parmak izi vb)
Kişilik Özellikleri (Girişkenliği, karamsarlığı, tez canlılığı, utangaçlığı, özgüveni vb)
Zekâ Düzeyi ve Özel Yetenekleri
İlgi alanları (hobileri, beğenileri, giyim tarzı, yürüyüşü, sevdiği yiyecekler, hayalleri vb)
Sosyal Koşulları (aile ortamı, mesleği, statüleri, gelir düzeyi, arkadaş çevresi, inançları vb)
Değerli bilgi: İnsanın diğer canlılar arasında özel bir yeri vardır. Bu özel yeri sağlayan, onu diğer canlılardan ayıran kendine özgü nitelikleridir. Her birey farklı ve özeldir; bu nedenle kendini farklı ve özel görebilmelidir; aynı zamanda başkalarının da farklı ve özel olduğunu kabul etmelidir. İnsanlar ekonomik düzey, sosyal statü, fiziksel görünüş, duygusal, zihinsel, kültürel yapı, din, ırk vb. bakımlardan farklı olabilmektedirler. Bireyler bu niteliklerinin her biri ile özeldirler ve saygıyı hak ederler. Bu niteliklerden her hangi biri nedeniyle bireylerin ayrımcılığa tabi tutulması insanlık açısından kabul edilemez; ayrımcılık, insan haklarına, demokrasiye ve ahlaka aykırıdır.
Farklılıklarımız Zenginliğimizdir
İnsanlar kendilerine özgü nitelikler bakımından farklılıklar taşısa da ,kültürel nitelikler bakımından benzerlik gösterirler.Çünkü toplumsallaşma sürecinde birbirlerini etkileyerek toplumsal yaşama uyumlu hale gelirler.Aynı dili konuşurlar,benzer tarzda giyinirler.Saygı görmek,onurlu yaşamak,yeteneklerini sergilemek,kendilerini gerçekleştirmek isterler. Bu benzerlikleri onların bir arada, işbirliği ve dayanışma içinde yaşamalarını olanaklı yapar.
Demokrasinin özünde, herkesi kendi konumunda kabul etmek vardır. Demokrasinin gereği olarak insanın, birlikte yaşamaya engel olan önyargılarından arınması, yaşadığı toplum ve dünyanın insanları arasında ayrımcılık yapmaktan kaçınması gerekir.
Geleceğin etkin ve demokratik vatandaşının;
-Herkesi olduğu gibi kabul etmesi
-Birlikte yaşama isteğine engel olan ön yargılardan kaçınması
-Başkalarına bire bir benzemeye çalışmaması
--Kendini toplumun veya dünyanın insanlarından soyutlamaması gerekir.
.İnsan Hakları,insanlar arasındaki farklılıklar ne olursa olsun,ahlaki değer bakımından onları eşit görür.Zengin ve yoksul,yaşlı ve genç,siyah ve beyaz,büyük ve küçük kim olursa olsun,saygıyla yaklaşır.Bizim de başkasına saygıyla yaklaşmamızı ister.
Kendimizi Tanıyalım
Her birimiz kendimize özgü bir bireyiz.Bu nedenle kendi kişiliklerimizi tanıyıp kabullenmemiz,bütün özelliklerimizi,güçlerimizi ve yeteneklerimizi değerlendirerek gelişebilmemiz önemlidir.Kendi özelliklerimizin farkına varmamız,onlara pozitif açıdan bakabilmemizin önüne geçer.
Değerli bilgi
Özdeşim Kurma
Özellikle bireyin kendi özelliklerini beğenmediği durumlarda, istediği özelliklere sahip olan başkalarına benzemeye çalışmasıdır. Bu, bireyin kendisini yetersiz hissetmesinden kaynaklanmaktadır. Örneğin bir öğrenci saç modelini, giyim tarzını okulda popüler olan öğrencinin saç modeline veya giyim tarzına benzetmeye çalıştığında özdeşim kurmuş olur. Modayı takip etmenin temelinde de özdeşim kurma mekanizması vardır. Dolayısıyla özdeşim kuran kişi kendi olmayı değil, başkalarına benzemeyi tercih etmektedir.
Bir yandan kendi özelliklerimizin farkına varıp kendimizi kabullenirken, diğer yandan başkalarının da birbirinden ne kadar farklı olduklarını görebiliriz. Kişilerin bambaşka beklentilerinin olmasını anlayabiliriz.
Kendimizi tanımak, başkalarını da anlamamıza, kabullenmemize yardımcı olur.
Başka birinin davranışlarının yanlış değil de, kendince doğru olduğunu düşündüğümüz zaman, herkesin davranışlarına, farklılıklarına daha hoşgörülü bakmaya başlarız. Anlarız ki karşımızdakinin tarzı, değerleri ve eğilimleri kendincedir.
C-BİREYSEL FARKLILIKLARIMIZ TOPLUMA NE KAZANDIRIR?
İnsan toplum içinde yaşar ve diğer insanlarla sürekli bir ilişki halindedir. İnsanın diğer canlılardan ayrıca en belirgin özelliği akıl ve düşünebilme yetisine sahip olmasıdır. Bu üstün yetenekleri sayesinde insan üretebilmekte, yeni yeni aletler yapabilmekte, öğrenebilmekte, sosyalleşebilmektedir.
Yeteneklerini geliştiren insan sanat, felsefe, bilim ürünleri ortaya koyabilmekte, insanlığın ortak mirasına katkıda bulunmaktadır.
İnsanın kendine özgü yeteneklerini geliştirebilmesi için gerekli özgür ortamlar ancak insan hakları yoluyla sağlanabilir. Örneğin, bir çocuk doğar doğmaz bakım, beslenme, sağlık, barınma, eğitim gibi haklara sahip olur. Eğer bu hakları korumazsa, yaşamını sürdüremez ve kendini geliştiremez. Yani insana yaraşır bir yaşam sürdüremez.
İnsan yaşamdan bir şeyler öğrendikçe kendi başına yaşamına yön verecek hale gelir, yani birey olmayı öğrenir. Kendi bağımsız davranışlarını ve kişiliğini oluşturur. Giderek ulusuna ve vatanına yararlı bir vatandaş olarak insanlık değerlerini çoğaltır.
Toplum hayatı paylaşımı ve iş bölümünü gerekli kılar. İnsanın tek başına yaşama güçlüğü vardır. İnsan tüm ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz. Pamuğun giysiye, ağacın eşyaya, buğdayın ekmeğe dönüşmesi için iş bölümü gereklidir. İnsanlar sağlık sorunları için doktora, ev yapımı için mimara, çocukların eğitiminde öğretmene gereksinim duyar.
Farklı bilgi, beceri ve yeteneklerin toplum hayatına girmesi hayatın güçlükleriyle mücadeleyi kolaylaştırır. Başkalarının deneyimlerinden, bilgi ve yeteneklerinden faydalanmak toplum hayatının bir gereğidir. Dayanışma içinde olan insanlar adalet, ahlak, saygı, sevgi, kardeşlik gibi değerlerin yaşatılmasına katkıda bulunur.
Kendimizi tanırsak, yeteneklerimizin ne olduğunu bilir ve onları geliştiririz. Sonuçta değişik beceriler kazanırız. Değişik meslekler ediniriz. Kimimiz öğretmen, kimimiz doktor, kimimiz tiyatro oyuncusu, kimimiz tüccar oluruz. Sonuçta hepimiz insanız; yeteneklerimizi insanların mutluluğu için kullanırız.
Ç- İNSAN DEĞERLİDİR
Herkesin olumlu özellikleri vardır. İnsan değerinin anlaşılmasına katkı yapan bu özelliklerin keşfedilmesi gerekir. Önyargı, dışlama, aşağılama, küçümseme gibi olumsuz tavır ve davranışlar ise başkalarındaki olumlu özelliklerin fark edilmesine engel oluşturur.
Önyargı: Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz peşin yargı, peşin hüküm. Önyargı, gerçeklerin görülmesine engel olur. Bu nedenle kişilerim yanılmasına neden olur.
Dışlama: Kabul edilmemek, hoş görülmek, geri plana itilmek, sevilmemek, bir ortama ya da bir gruba dahil edilmemek.
Aşağılama: Bir kişi tarafından hakarete uğramak, ezilmek ya da incitilmek. Kişilik gelişimini olumsuz etkiler, özgüveni zedeler.”Sende beyin olsa şimdi buralarda sürünmezdin”gibi sözler kişiyi aşağılayıcı ifadelerdir.
Sorumluluk: Kişinin kendi yaptıklarının ve yetki alanına giren olayın sonuçlarını üstlenmesidir. Başka insanların haklarına saygı duyma gereği, bir insanın kendi eylemlerinden sorumlu olmasını zorunlu kılar.
İnsan değerli bir varlıktır; olduğu gibi kabul edilmeli, değer verilmelidir. Her insan zaman zaman hata yapabilir, hatta bazen terk edemediği olumsuz alışkanlıkları olabilir. Bu tür özellikleri onları değersiz yapmaz.
Bir insan çok konuşkan olabilir, ama aynı zamanda yardımseverdir. Dağınık olabilir, ama vefalı da olabilir. Göze çarpan olumsuzluk özelliklerine odaklanarak karşımızdaki kişiyi tümüyle değersiz görmek kabul edilemez. Olumsuzlukları onu değersiz görmek için yeterli bir neden kabul edilemez.
Kişilere önyargılı yaklaşan, küçümseyen, aşağılayan, dışlayan kişiler gerçekte insanın değerinin insan olmasından geldiğini anlayamamış demektir. Bu durumda çevresindeki kişileri dışlayıcı tavırlar içinde olanın gerçekte insanlık adına sorunlu olduğu söylenebilir.
D- İNSANİ DEĞERLERİ YAŞAMAK, YAŞATMAK
İnsani Değerler
“İnsanlık”, insan yapan değerleri içerir. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve dayanışma insana özgü ve bütün insanlar için ortak sayılabilecek üstün değerlerdir. İnsan her şeye bu değerlerin penceresinden bakar. İnsanın tavır ve davranışlarında kendini gösteren bu güzel ve doğru nitelikler herkes tarafından kabul görür. Medenileşmiş demokratik tüm toplumlarda bu tür üstün değerler onaylanır ve erdem olarak kabul edilir. Örneğin bir insanın hayatını kurtarmak için organ bağışında bulunmak erdemli bir davranış olur.
Özgürlük: Verilen hakkı, başkasının özgürlük alanında girmeden dilediğince kullanma serbestisidir. Özgür irade insan onurunun önemli bir parçasıdır. İrademiz dışında bir şeyi yapmaya zorlanmak insan ruhunu zedeler, alçaltır.
Saygı: İnsanın bireyselliğine ve özünde taşıdığı onura değer verilmesidir.
Ayrımcılık yapmamak: İnsan onuru bakımından eşitliği esas alır; diğer insanlar hakkında fiziksel, inançsal veya diğer özelliklere dayalı ayrımcılık yapmamayı gerektirir.
Hoşgörü: Farklılıklara saygıdır.
Adalet: Haksızlık yapmamak, adil olmaktır. Eşitlik adalete engel değildir.
Eşitlik: İnsanların birbirleriyle, aynı insan doğasına sahip olmak bakımından, aynı konum ve değerde olmaları halidir.
Dayanışma: Bir topluluğu oluşturanların duygu, düşünce ve ortak çıkarlarda birbirlerine karşılıklı bağlanmasıdır. Toplumsal dayanışma ise toplumun kurum ve kuruluşlarıyla ortak değerlerde birleşmesi ve birlikte hareket etmesidir. Kurtuluş Savaşı olağanüstü bir toplumsal dayanışma örneğidir.
Kardeşlik: Yeryüzünün neresinde yaşıyor olursa olsun, hangi dil konuşuyor olursa olsun, hangi millete mensup olursa olsun veya hangi renge sahip olursa olsun, sevinçte ve kaderde beraber olmayı göze almak demektir.
Sevgi: Bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygudur. Sevgi, sevdiğine saygı duymak, varlığından mutluluk duymaktır.
Dostluk: Sadece hüznü, üzüntüyü paylaşmak değil; sevinci, mutluluğu içtenlikle paylaşabilmektir. Dostluk vefalı olmayı, paylaşmayı, güvenmeyi, fedakârlığı gerektirir.
Bu değerler, insanların toplum olarak bir arada yaşanmasını, birlikte hareket etmesini olanaklı yapar; birlik ve beraberliği güçlendirir.
Değerli bilgi
İnsani değerler herkesin mutluluğu için vazgeçilmez değerlerdir. İnsani değerlerin olmadığı bir dünya veya toplum bütünüyle savaş, terör ortamıdır. Barış içinde yaşamak için söz konusu insani değerlerin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve korunması gerekmektedir. Bu konuda aile, okul, kitle iletişim araçları, siyasi partiler ve sivil toplum kurtuluşlarının mücadele etmesi gerekmektedir. İnsani değerlerin zedelendiği toplumlarda çocuk kaçırma, organ mafyası, insan kaçakçılığı kapkaç, hırsızlık, araç kundaklama gibi daha birçok suçlar ortalığı kaplar. Arabası bozulan kişiye yardım etme bahanesiyle soygunculuk yapan, deprem girip hırsızlık yapan insanlar türer.
İNSANLIK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ (10 ARALIK 1948)
Madde 1: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır. Birbirine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar. İnsan hakları düşüncesinin özünde iki temel değer vardır. Bunlar; insan “onuru” ve “eşitlik” tir. Bu iki değer insan haklarının temelini oluşturur. Bu değerler benimsendiği her kültür, her yönetim ve inanç tarafından destek görür.
E- HERKES İÇİN İNSAN HAKLARI
•İnsanın onurunu, eşit ve devredilemez haklarını tanımak dünyada özgürlük, adalet ve barışın temelini oluşturmaktadır. Bu hakların belgelerde güvence altına alınması toplumsal gelişmenin ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamanın kararlığını gösterir.
•İnsan hakları, bilindiği ve uygulandığı ölçüde gerçekleşir. Kişiler, önce sahip oldukları hakların neler olduğunu, sonra sahip oldukları hakların kullanmayı bilmelidirler. Haklarını bilen ve kullanan kişi, aynı zamanda hakların elinden alınması söz konusu olduğunda, bunları korumalıdır.
•Eğer insan hakları korunmaz ise, insanlık uygar biçimde yaşayamaz; toplum huzuru ve barışı sağlayamaz; insan onurlu ve mutlu bir şekilde yaşayamaz. Bu nedenle insan haklarının korunması ve geliştirilmesi bir insanlık görevidir. İnsan hakları korunmadığında insanın değeri korunmamış olur.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
1.Madde: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdan sahibidirler, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
2.Madde: Herkes, ırk, renk, cins, dil, din siyasi görüş veya inanış vb. fark gözetilmeksizin bütün halklardan ve bütün hürriyetlerden eşit davranmalıdırlar.
İnsan Hakları Evrenseldir
İnsan hakları, insanlığın ortak değeridir ve her bir bireyin varlığını ve onurunu korunmasını amaç edinmiştir. Tüm insanlar sadece insan olduklarından dolayı temel insan haklarına sahiptirler.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi incelendiğinde hemen hemen birçok maddesinin “Herkesin” ve “ Hiç kimse” kelimeleriyle başladığını görürüz. Buradaki “Herkesin” ve “ Hiç kimse” ifadeleri hak ve özgürlüklerin evrensel olduğunu göstermektedir. Yukarıdaki iki maddede geçen “Bütün insanlar” ve “Herkes” ifadeleri haklar bakımından insanlar arasında ayrım yapılamayacağının, bunların evrensel hak olduğunun ifadesidir.
Afrikalı, Asyalı, Avrupalı; kadın ya da erkek; çocuk ve ya yaşlı; beyaz, siyah veya sarışın; yoksul veya zengin; çiftçi ya da devlet başkanı olsun. “ İnsani olma” niteliği tüm bu saydıklarımızdan önce gelir.
Bu haklar bir kişinin yurttaş olma, bir dine ya da etnik gruba mensup olmasından kaynaklanan haklar değil, sadece “ İnsan” olmakla ilgilidir. Bu haklardan yararlanmak için sadece insan olmak yeterlidir.
İNSAN HAKLARI DÜŞÜNCESİNİN GELİŞİMİ
İnsan hakları düşüncesinin ortaya çıkışı
Yeni Çağ’a kadar kurulan devletlerde bugünkü anlamda herkes için geçerli olan insan hakları yoktu. Örneğin soylular insanları köle olarak çalıştırabiliyorlardı. Köle olanlar mal gibi alınıp satılıyor. İnsan bile sayılmıyordu.İnsan hakları düşüncesinin tarih boyunca adım adım gelişmiş, bugünkü önemini zaman içinde gelişerek kazanmıştır. İnsanların eşit haklara sahip olmaması, beraberinde güvencesi olmayan ve hakları sınırlı olan sıradan insanların “eşit haklara sahip olma” mücadelesini getirmiştir.
1.Manga Carta Libertatum
Yüzyıllarca süren bu insan hakları mücadelesi ilk olarak İngiltere’de sınırlı da olsa başarıyla ulaşmış. Yazılı bir belgele geçmiştir. 1215’te Manga Carta Libertatum ile İngiltere’de kralın yetkileri sınırlanmıştır. Bu belge ile kral, toprak sahiplerinin bazı hakları olduğunu kabul etmiştir. Bu belgede; “Kanuna uygun olmadıkça ve mahkeme kararı bulunmadıkça hiç kimse tutuklanamaz, hapsedilemez, sürgün edilemez, ülkesinden çıkarılamaz” hükümleri yer almıştır. Kanunsuz olarak kendi ve eşitleri gibi yargılanmadan kimse mahkûm edilemez hükmünü geliştirmiştir.
2.Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi (1789)
Hakları bildirgeye dönüştüren çabaların en önemli örneği, 1789 tarihli “ Fransız Vatandaş ve İnsan Hakları Bildirgesi” dır . Bildirge, “ İnsanlar hür ve eşit şartlarda doğar ve öyle kalır” ilkesi çerçevesinde temel insan haklarını “hürriyet, mülkiyet, güvenlik ve zulme direnme” olarak tespit etmektedir. Beyanname ile monarşi dönemindeki aristokratik ayrıcalıklarının yerini hukuk karşısında eşitlik ilkesi alınmıştır.
Değerli bilgi
Fransız Devrimi, oluşumu ve dünyaya yaydığı ilkeler açısından insan hakları konusunda bir dönüm noktasıdır. Çünkü “ Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi” yalnız Fransızlar için değil, dünyadaki herkes için geçerli hakları ilan ediyordu.
3.Amerika Birleşik Devletleri Temel Haklar Bildirisi (1791)
Bu belge John Locke ve Montesquieu’nun “doğal haklar” görüşünü temel aldı. Haklar Bildirgesinde, insanların yaşama, özgürlük, eşitlik ve mülk edinme gibi doğal hakları olduğu kabul edinmiştir. Haklar Bildirgesi Amerika’daki insan hakları mücadelesinde örnek olmuş, bu etkiyle 1776’da “Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi” ilan edilmiştir. Bu bildirgede de doğal haklar kabul edilmiş, vicdan özgürlüğü, basın özgürlüğü, dilekçe hakkı, mutluluğu arama ve elde etme hakları vurgulanmıştır. Bu bildirgede “Tüm insanlar doğuştan eşit derecede özgür ve bağımsızdırlar” hükmü yer almıştır.
4.Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi (1948)
Bildirge 1948 yılında Birleşmiş Milletlerin girişimiyle oluşturulmuştur. Tüm dünyada geçerlilik kazanmıştır. Bildirgede; yaşama hakkı, kişi güvenliği işkence yasağı, kölelik yasağı, haksız tutuklanmaların önlenmesi, herkesin ülkesindeki yönetime katılması, genel ve eşit oy kullanılması, yasalar önünde eşitlik, özel yaşamın korunması ve gizliliği, din, vicdan, düşünce ve inanç özgürlüklerinin serbestliği, konut dokunulmazlığı gibi hak ve özgürlükler yer almıştır.
Ülkelerin, bildirgedeki ilkelere uymasını sağlamak için, 3 Kasım 1953’de “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” imzaya açılmıştır. Bu sözleşmeyi imzalayan ülkeler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ndeki maddelere uymakla yükümlü duruma geldiler. Türkiye ‘de 10 Mart 1954’de sözleşmeyi imzalayarak bu yükümlülüğü üstlenmiştir.
Atatürk ve İnsan Hakları: Atatürk, dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın, sürekli barışın kurulması için örnek olmuş, tüm yaşamı boyunca insanlar arasında renk, din ve ırk ayrımı gözetmeden eylemlerinde her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygıyı esas almıştır. UNESCO Atatürk’ün doğumunun 100.yılı olan 1981’i Atatürk Yılı ilan etmiştir.