DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ
A- DEMOKRASİ NEDİR?
Yunanca ‘‘demos’’ (halk) ‘‘kratos’’ (iktidar-egemenlik)anlamında kullanılır. İlk ortaya çıktığı ülke eski Atina’dır.
Demokrasinin bir tek tanımı olmayabilir, ancak demokrasiyi demokrasi yapan temel özellikler vardır. Bu özelliklerden hareketle bir uygulamanın veya yönetimin demokratik olup olmadığına karar verebiliriz.
Demokrasinin hukuk devleti, insan haklarına saygılı, özgürlükçü, eşitlikçi, katılımcı, sosyal, adaletçi, uzlaşmacı olma vb. özellikleri vardır. Bu özellikler farklı kişilik ve kültürel özelliklere sahip bireylerin, grupların, toplulukların birlikte yaşamalarına ortam hazırlar.
Demokrasinin Temel İlkeleri
a.Milli Egemenlik: Yönetme yetkisinin millete ait olması demektir. Demokraside egemenlik halka aittir.
Halkın iradesi ve egemenliği, belirledikleri temsilciler aracılığıyla gerçekleşir. Halk temsilcilerini seçer; temsilciler de halk adına yasalar yapar. Ülke bu yasalara göre yönetilir.
Değerli bilgi
Demokratik uygulamalarla alınan kararlar halk tarafından daha kolay benimsenir
İnsanlar kendileri koydukları kuralları genellikle çiğnemezler.
b. Seçme Seçilme Hakkı: Seçme ve seçilme hakkı, demokrasinin sağladığı temel haklardan biridir. Temsilciler seçimle belirlenir. Halk, temsilcilerine kendisi adına yönetme yetkisini belirli bir süre için verir.
Demokrasilerde serbest seçim, açık sayım ilkesi geçerlidir.
c. Katılım: Demokrasiler etkin ve aktif yurttaşlara gereksinim duyar. Yurttaşlar seçme ve seçilme haklarıyla yönetime iradesini yansıtır; bunun yanında sivil toplum kuruluşlarındaki etkinliğiyle hakların takipçisi olur.
d. Özgürlük: Özgürlük, bireyin, başkalarının haklarına zarar vermeden istediğini yapabilmesidir. Demokrasinin olmadığı yerde özgürlük ve insan hakları, özgürlük ve insan haklarının olmadığı yerde de demokrasi olmaz.
e. Eşitlik: Eşitlik, hakların kullanılmasında ayrım yapılmamasıdır. Demokraside eşitlik, yasalar önünde eşitliktir. Yasalar herkese aynı biçimde uygulanır; herhangi bir kişiye, aileye, zümreye ayrıcalık tanınmaz.
f. Çoğulculuk: Demokraside her görüşe, anlayışa, inanışa saygı gösterilir. Bu görüş ve anlayışların siyasi partilerle temsil edilmesine fırsat verilir. Seçimlere birden fazla siyasi parti katılır. Böylece farklı görüş
ve düşünceler yönetimde kendini ifade olanağı bulur.
g. Çoğunluk: Demokraside çoğunluk ilkesi aranır. Seçimlerde Çoğunluğu elde eden parti iktidar olur. Diğer
Partilerde muhalefeti oluşturur. Demokraside çoğunluğun yanında azınlığında hakları korunur.
h.Hoşgörü: Demokrasi hoşgörü rejimidir. Farklılıklar ve farklı unsurlar demokraside birbirlerine tahammül etmeyi, birbirleriyle uzlaşmayı öğrenirler.
ı.Hukuk Devleti: Hukuk Devleti, yurttaşlarına hukuk güvenliği sağlayan, yöneticilerinde hukuka bağlı olduğu devlettir. Hukuk Devletinde Yasalar anayasaya uygundur; yargı bağımsızdır. Devletin yaptığı bütün işler yargı denetimine açıktır. Tüm vatandaşlar kanun önünde eşittir. Demokrasilerde hukukun üstünlüğü ilkesi benimsenir. İktidar hiçbir kimse ya da grubun tekelinde değildir.
i.Kuvvetler Ayrılığı: Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesi uygulanır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi (yasama. yürütme, yargının ayrı organlarda temsil edilmesi) iktidar tekelini kıran bir uygulamalıdır.
B-İNSAN İRADESİNE VERDİĞİ ÖNEM BAKIMINDAN DEMOKRASİ
Demokrasinin İnsana ve İnsan İradesine Verdiği Önem
Demokrasilerde insana değer verilir, insana değer kazandıran özellik ise onurdur. Onur, hem insanın kendisine duyduğu özsaygıyı hem de insana başkalarının gösterdiği değeri, saygıyı ifade eder.
İnsan, sahip olduğu değeri doğuştan kazanır; sahip olduğu doğal yetileri sayesinde bu değeri hak eder.
DEĞERLİ BİLGİ
İnsan diğer canlılardan farklı olarak düşünme, konuşma gibi akılsal; utanma kınama gibi ahlaksal yetkilere sahiptir. Bu yetileri insanı değerli kılar. Bu değer insan onurunu da nedenidir. İnsanın onuru, onun özerkliğinin temelini oluşturur. İnsanın insan olmasının anlamı ve amacı insan onuruyla açıklanır.
İnsanın özgürlüğünün ulusal ve uluslararası belgelerle güvence altına alınmasında demokrasinin benimsenmesi ve insana en yüksek değerin verilmesi yatar.
Demokrasinin insanı temel alması, insan hak ve özgürlüklerine, iradesine değer vermesi sırf insan olmasından dolayıdır. Demokrasilerde, yönetilenlerin iradesini yansıtan bir meclis vardır.
CUMHURİYET ve DEMOKRASİ
Cumhuriyet bir rejim, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış şekillerinden biridir. Buna göre cumhuriyet, devletin biçimini ve geçerlilik ölçütünü belirler, demokrasi, siyasi rejimin işleyişi ile ilgilidir.
Cumhuriyet; devlet başkanı da dahil olmak üzere, devletteki bütün organların seçimle iş başına gelen kişilerden oluştuğu ya da seçimle iş başına gelen kişilerce atandığı yönetim şeklidir.
Demokrasinin temel özelliği, seçim ve temsil ilkelerine dayanmasıdır. Yani halkın seçtiği temsilciler eliyle siyasi iktidarı kullanmasıdır. Demokratik cumhuriyetlerde, meclisi ve ülkenin başkanını belli aralıklarla halkın seçmesi temeldir.
DEĞERLİ BİLGİ
Demokrasi ilkelerinin en iyi uygulanabildiği yönetim biçimi cumhuriyettir. Cumhuriyet rejimi insan onuruna verdiği değer, insan hak ve özgürlüklerine gösterdiği saygı, bu hak ve özgürlükleri anayasal güvence altına alması ölçüsünde diğer yönetim biçimlerinden ayrılır.
Demokrasilerde düşüncelerin içeriği ne olursa olsun, saygı gösterilmelidir.
Anayasamızın 25.maddesi: Herkes düşünce ve kanaat hürriyet özgürlüğüne sahiptir.
DEĞERLİ BİLGİ
Bir siyasi rejimin demokratik sayılabilmesi için, seçim ve temsil ilkesinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve çoğulculuk ilkesinin geçerli olması gerekir.
Demokrasinin anlamına uygun bir biçimde yaşatılması ancak yaşam biçimine dönüştürülmesiyle mümkündür. Demokrasinin yaşam biçimine dönüştürüldüğü toplumlarda yaşam; huzur, güven ve barış içinde sürmektedir.
ATATÜRK’ÜN MİLLİ EGEMENLİĞE VERDİĞİ ÖNEM
Atatürk: ‘‘Toplumda en yüksek özgürlüğün, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması ancak tam anlamıyla milli egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bu nedenle Özgürlüğün de eşitliğin de adaletinde dayanak noktası milli egemenliktir. ’’
C- YAŞAM BİÇİMİ OLARAK DEMOKRASİ
Demokrasi insan doğasına en uygun yönetim biçimi olarak görülmektedir. Bunun nedeni, insanın doğuştan sahip olduğu özgürlük, eşitlik vb. haklarının en iyi gerçekleştirdiği ortamın demokrasi ile sağlanabilmesidir. İnsanlar ancak demokratik düzen de doğuştan sahip oldukları olanakları değerlendirebilir ve geliştirebilirler.
Demokrasi toplumun tüm bireylerinin gelişimini sağlayacak bir yönetim biçimidir.
Demokrasilerde her bireyin ayrı bir değer olduğu kabul edilir ve değerin korunup geliştirilmesi amaçlanır.
Demokrasi sadece bir yönetim biçimi olarak anlaşılmamalıdır; o bir yaşam biçimidir. Demokrasi yaşanılarak öğrenilebilecek özelliklere sahiptir. Yaşanılırsa yaşatılmış olacaktır.
Demokratik tutum ve tavırlar çok kimlikli, değişik inançlı ve çeşitli kültürlerin bir mozaik oluşturacak şekilde bir arada yaşamasına olanak verir.
Demokrasinin yaşam biçimine dönüşmesi, demokrasinin ilkelerinin ailede, okulda, toplumda yani hayatın her alanın da yaşanılır hale getirilmesiyle mümkündür. Okulda, evde toplumda yaşanmadığında demokrasinin varlığından da söz edilmez.
Okulda demokratik kuralların işlendiği bir ortamla karşılaşan çocuk, evde demokratik kuralların işlenmediği bir ortamla karşılaştığında demokratik yaşantıyı içselleştirmekte zorlanacaktır.
Demokrasi bütün kurum ve kurallarıyla uygulanıyor olmalı. Yani ülkede seçimle belirlenmiş meclis, sivil toplum kuruluşları, siyası partiler, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, seçme-seçilme hakkı vb. olmalı.
Demokrasiyi yaşam biçimine getirmiş kişiler aile içinde tatil yerini belirlerken tüm aile üyelerinin fikirlerini alırlar. Çocukları arasında ayrım gözetmezler
BİLGİ: Demokrasiyi bir yaşam biçimine dönüştürecek hak ve özgürlüklerini kullanabilecek bireyler ancak eğitim yoluyla yetişebilir. Demokratik bir eğitim de demokratik bir ortamda gerçekleşebilir.
Demokrasiyi içselleştirmek yaşam biçimine dönüştürmek için;
Demokrasinin ilkelerine sahip çıkılmalı
Haklarını sorumluluklarını bilen bireyler olmalı. Sorumluluklarının farkında olmalı
Hiçbir zorlama ve müdahale olmadan çağdaş demokrasi hayatın her alanın da uygulanmalı ve bireyler bu uygulamaları gönüllülük temelinde kullanıyor olmalı.
Bireyler çevresinde ki problemlere yapıcı, şiddetten uzak, katılımcı ve barış içersinde çözüm üretmeli.
Demokrasinin yaşam biçimi haline gelmesinin de kitle iletişim araçlarının ve sivil toplum kuruluşlarının önemli rolü vardır.
Ç- DEMOKRATİK VATANDAŞIN ÖZELLİKLERİ
Bu özellikler ancak eğitimle kazandırılır.
DEMOKRATİK VATANDAŞ OLMANIN GEREKLERİ
Etkin ve sorumlu: Demokratik tutum ve ilkeleri özümsemiş birey, devlete ve topluma olan sorumluluklarının bilincindedir. Demokrasi bilimcini kazanmış olanlar toplumlumdaki hak ihlallerine duyarlı olanlardır. Kendi haklarını, hiç tanımadığı insanların haklarını, hatta bu dünyayı paylaştığı diğer canlı türlerinin var olma haklarını korumak konusun da bir bilince erişmişlerdir. Örneğin uğradığı haksızlık nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hakkını arayanların etkin vatandaşlar olduğu söylenebilir. Sivil toplumlar aracılığıyla insanlar demokratik haklarını arar ve sahip çıkarlar, hak ihlallerini önleyebilirler, seslerini yöneticilere duyurabilirler, beklentilerini demokratik haklar çerçevesinde gerçekleştirebilirler.
Eşitlikçi:Eşitlik, herkesin aynı hak ve yükümlülüklere sahip olması ve herkesin toplum içinde aynı fırsatlara sahip olması demektir.Ayrımcılığın bir kişi yada grubun, ırk , cinsiyet yada etnik kökenine dayanan bir yönü vardır.”o çocuk siyah”,”o kadın”,”o bir Çingene(roman)”nitelemeleri bir ayrımcılık ifadeleridir.
Sosyal Adaletçi:Toplumu oluşturan sosyal sınıflar arasında ki ekonomik uçurumlarım giderilmesi, ekonomik güç bakımından zayıf durumda olan sosyal sınıfların, diğer sosyal sınıflara karşı korunmasını anlatır.
Katılımcı:Demokrasilerde katılımcılık, insanların tercihlerinin ve tercihlerde ki değişmenin siyasal karar verme sürecini etkileyebilmesidir.
Demokratik Davranış Biçimini İçselleştirmiş: Demokratik davranış biçimini içselleştirmiş kişiler paylaşımcıdır. Başkalarının da kendilerinin sahip olduğu haklara sahip olduğunu bilirler. Demokrasi, farklı yaşam biçimine sahip olanları barış içinde bir arada yaşamasıdır.
Farklılıklara saygılı: Demokratik bireyler farklılıkların doğal olduğunu, farklılıkların birlikte yaşamaya önemli katkılar sağladığını bilirler.
D- FARKLILIKLARIMIZ ZENGİNLİĞİMİZDİR
Toplumda ki bireyler farklılıklarıyla toplumun birlik ve beraberliğine katkı yaparlar. Farklılıklar doğaldır ve yaşamı anlamlı kılar ve zenginleştirir. Bireylerin beslenme, barınma, sevgi, saygı duyma gibi ortak ihtiyaçları vardır. Farklılıklar toplumun bir parçasıdır. Toplum bireylerle bir bütün olarak anlam kazanır. Bireysel farklılıklar bireyleri eşsiz ve özel kılar. Çünkü her birey sahip olduğu farklılıklarıyla toplumu geliştiren bir unsurdur.
Bir toplumu, karşılaştığı güçlükler karşısında dirençli ve üstün kılan, o toplumu oluşturan bireyler arasındaki dayanışma ve birlik ruhudur. Bu dayanışma ve birlik ruhunu hayata geçirmenin en önemli adımı ise, toplum içerisinde var olan her fikrin, her kesimden insanın hoşgörüyle birbirine saygı duymasıdır. İnsani değerlerin yol gösterdiği bir dünyanın inşası için bütün dünya toplumlarının dayanışma içinde olması gerekir. Farklılıklar çatışmanın zemini olmamalıdır.
Farklılıklara Saygı: Farklılıklarımız, birbirimizi tamamlayan zenginliklerimizdir. Bu nedenle saygı duyulmalıdır. Bu saygı kişiye, farklı inançlara, görüşlere, yaşayış biçimine saygıdır. Herkesin hayat tarzına, düşüncesine, inancına, farklılığına ve varlığına saygı göstererek insanlık onuru yüceltmek, korumak ve kollamak zorunludur. Demokrasinin temel şartlarından biri, farklılıklara saygı göstermektir.
Siyah bir insanın arkadaşlığını kabul etmeme, kadınlara iş vermeme, farklı mezhepten olanlara ev kiralama gibi uygulamalar bazı insanların temel hak özgürlüklerden faydalanmasına engel olur.
Herkesin, hoşgörüyle birbirine saygı duyması toplumda birlikte yaşamın ortamının ve birlik ruhunun tam gerektiği şekilde sağlanması ve devamlılığı için de herkese sorumluluk düşmektedir.
Ortak Paydalarda Birleşmek
Farklı fikirlere, düşüncelere demokratik özgürlükler çerçevesinde saygı duyulmalıdır; farklılıklar bir gerginlik ve ayrıştırma sebebi değil, bir kültür zenginliği ve karşılıklı yardımlaşma, bir ilerleme aracı olarak algılanmalıdır. Toplumun kutuplaşması toplumun birlik ve beraberliğine zarar verir. Farklılıkları ahenkli hale getirmek ise birlik, beraberlik ve dayanışmaya katkı yapar.
Toplumlar çok farklı kültürel değerlere,farklı görüş,düşünce,inanç ve anlayışa sahiptir.Farklılıklar yaşamı tekdüze olmaktan çıkarır ve zenginleştirir.Farklılıklara gösterilen saygı hem toplumun birlik ve beraberliğine,hem de dünya barışına katkıda bulunacaktır.Farklılıklara saygının önündeki en büyük engel ön yargıdır.
E- EŞİTLİĞE DOĞRU
Kadın Hakları, Cinsiyet Eşitliği
Cinsiyet eşitliği, her iki cinsiyetin de tüm kamusal ve özel yaşam alanlarında eşit seviyede yetki sahibi olması, bu alanlarda eşit seviyede görünür olmasına anlamına gelir.
Kadın-erkek eşitliği kadınların ve erkeklerin aynı hak ve yükümlülüklerine sahip olması ve herkesin toplum içinde aynı fırsatlara sahip olması demektir.
Kadın –erkek eşitliği aynı zamanda, gerek aile gerekse toplum içinde adaleti ve sorumluluk paylaşımını ifade eder. Eğer cinsiyet bireyin güçlü ve zayıf yönlerimizi görmemizi engel olursa, bu durum birey için ayrımcılığa ve fırsatların sınırlandırılmasına yol açabilir.
Kadına karşı ayrımcılığı yasaklayan ve hükümetleri kadınların eşitliği için önlemler almaya zorunlu tutan ilk bağlayıcı uluslar arası bölge ,”Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” 1979 yılın da benimsedi;1981 yılında yürürlüğe girdi. Sözleşme kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı yok etmeye amaçlamaktadır.
Gerçek hayatta bir kız ya da bir erkek olarak dünyaya gelmek hatırı sayılır bir fark yaratıyor.. Kalıplaşmış roller insanların yaşamlarını sınırlıyor ve eşitsizliklere neden oluyor. Kız çocuklarının okula gönderilmemesi buna bir örnektir.
Bu bakımından, insan haklarında olduğu gibi cinsiyet eşitliği için de sürekli mücadele verilmesi, eşitliğin korunması ve özendirilmesine gerekir.
Günümüz sanayi toplumunda ise kadın ve erkek çoğu alanda benzer roller oynayabilmektedirler. Kadın ve erkeğin cinsiyetle ilgili rolleri daha çok annelik ve babalık rolü etrafında sınırlanmıştır.
Toplumsal cinsiyet rollerinde toplumların kalıplaşmış yargıları vardır. Örneğin, bayanların hemşire olması yadırganmaz da, erkeklerin hemşire olması yadırganır. Kadınların çocuk bakıcısı olması yadırganmaz, erkeklerin çocuk bakıcısı olması yadırganır.
Çözüm Eğitim
Eğitim, toplum normlarının geliştirilmesinde rol oynadığı için, cinsiyet eşitliği anlayışının geliştirilmesinde temel amaçtır. Cinsiyet temelli şiddetle mücadele edilmesi ve cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi, eğitime ve toplumun her katmanından insanın aktif ilgisine ihtiyaç duyar.
Kadına yönelik şiddetin en sık rastlanan şekli aile içi şiddettir. Aile içi şiddet kadının fiziksel ve psikolojik sağlına karşı bir saldırı ve kadının insan haklarının ihlalidir
Sorunun çözümü için insan hakları konusunda duyarlı olunmalı, kadınların ihtiyaçları bu ihtiyaçların karşılanması arasındaki farklara saygı gösterilmelidir. Bu duyarlılık olmadan insan hakları eğitimi kadınlar üzerinde baskı kurmanın ya da kadınları kontrol etmenin başak bir şekline dönüşebilir.
Atatürk Ve Kadın Hakları
Atatürk, kadın ve erkeğin toplumun her alanında eşit yer almasını istemiştir. 1926’da Türk Medeni Kanunu ile kadınlar eşitlik, tek eşlilik gibi medeni haklarını elde etmişlerdir. Kadınların ve erkeklerin ancak birlikte toplumun ilerlemesine ve güçlenmesine katkı sağlaması gerektiği inancı ile 1934 yılında Atatürk’ün öncülüğünde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Kadınların eğitim imkânları artırılarak avukat, doktor, mühendis, arkeolog, pilot vb. farklı meslek alanlarında görev yapmaları yolu açılmıştır.
F- HERKES FARKLI HERKES EŞİT
Ayrımcılık Nedir?
Ayrımcılık, bir devletin ya da toplumun bazı üyelerinin, ötekilerine sağlanan belli hak ve ayrıcalıklardan yoksun bırakılmasıdır. Reddetme, kısıtlama, dışlama ayrımcılık olarak nitelendirilecek eylemlerdir
“O çocuk Budist”, “o bir zenci”, “o bir hamal” nitelemeleri ayrımcılık ifadeleridir. Kişiler bu sözleriyle farklı inançtan olmayı, siyah olmayı, işçi olmayı bir sorun olarak algıladıklarını ortaya koyarlar.
Ayrımcılık, insanların din, dil, cinsiyet, ırk, siyasi düşünce, felsefi inanç, bedensel farklılık, sosyal sınıf vb. nedenlerle diğer insanlar tarafından olumsuz muamele görmesi, aşağılanması şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Siyahlara yönelik ayrımcı uygulamalar yapılması,
Tüm şartları uygun olmasına rağmen engelli olduğu için bir kişinin işe alınmaması,
Göçmen olduğu için bir kişinin ev kiralayamaması,
Kadın olduğu için bir insanın eğitim hakkından mahrum olması gibi uygulamalar ayrımcılık örnekleridir.
Ayrımcılık Türleri
1.Irk Ayrımcılığı
İnsan hak ve özgürlüklerinin eşit ölçüde kullanılmasını engellemeye yönelik ırk, renk, soy ya da ulusal veya etnik kökene dayanarak ayrıma, dışlama, kısıtlamadır. Bir ırkın diğer bir ırktan üstün olduğu kabulüne dayanır.
2. Cinsiyet Ayrımcılığı:
Kadınların siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel veya diğer alanlardaki kadın ve erkek eşitliğine dayanan hak ve özgürlüklerinin kullanmalarını engellemeye yönelik cinsiyete dayalı ayrımcılıktır.
3. Engelli Ayrımcılığı:
Engelli kişilerin topluluk yaşamına diğerleriyle eşit düzeyde katılım için gerekli fırsatları sınırlıdır. Zaman içindeki olumlu düzenlemelere rağmen, engelliler içindeki olumlu düzenlemelere rağmen, engelliler eşit fırsatlara erişim ve toplumsal yaşama katılımda sosyal dışlanma, hoşgörüsüzlük, şiddet, kötü muamele, düşük gelir gibi, engellerle karşılaşabilmektedir.
4.Yabancı Düşmanlığı
Bilinmeyen kişilere ya da yabancılara hissedilen tiksinti ya da nefret duygusudur.
5. Din Ayrımcılığı
Din ayrımcılığı, insanın inançlarından dolayı dışlanması, hak ve özgürlüklerinin kısıtlamaya uğramasıdır. Oysa inanç ve vicdan özgürlüğü insanın temel hak ve özgürlüklerindendir.
Değerli Bilgi
Ayrımcılık yasağının amacı;
Ayrımcılığı besleyen önyargılarla mücadele edilmesi,
Bir grubun diğerini ezmemesinin engellemesi,
Ötekileştirme-dışlamanın önüne geçilmesi,
Kişinin bireysel nitelikleriyle değerlendirilmesidir.
1.Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi
Sözleşme’nin 2.maddesinde, taraf olan devletlerin kendi ülkesinde yaşayan ve yetkisi altında bulunan bütün bireylere hiçbir ayrım gözetmeksizin sözleşmeyle tanınan haklara saygı göstermekle yükümlü olduğu belirtilmektir.
Sözleşme’nin 26.maddesi bu konuya daha da açıklık getirerek, herkesin yasalar önünde eşit olduğunu ve hiçbir ayrım gözetmeksizin yasalarca eşit derecede korunacağını emretmektedir.
Aynı madde; devletlere her türlü ayrımcılığı yasaklamayı anlattığı ve ayrımcılığa karşı eşit ve etkili korumanın etkili edilmesi yükümlülüğünü de getirmektir.
Birleşmiş Milletler,21 Mart’ı “Uluslararası Irk Ayrımcılığıyla Mücadele Günü” olarak belirledi.
2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Maddesi, Sözleşmeyle tanınan hak ve özgürlüklerin hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanması öngörülmektedir.
3. T.C. Anayasası
Anayasa’nın kanunun önünde eşitliği düzenleyen 10. Maddesi, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, vb. sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu belirtmektedir.
Ayrımcılık yasağının özünde;
Herkesin farklı olmasının doğal olduğu,
Farklara rağmen herkesin haklarda ve onurda eşit olduğu,
İnsanlar arasında onur ve haklar bakımından bir alt-üst ilişkisi olmadığı ilkeleri vardır.
Ayrımcılığa Karşı ve Duyarlı Olalım
Ayrımcılığın temel sebebi ön yargılarımızdır. Ön yargılarımız kimi zaman gerçeklerin, hak ve özgürlüklerin önüne geçer. Bu da ayrımcı davranışlar sergilememize sebep olur.
Ayrımcılığın önlenmesi için devletler yasalarla gerekli düzenlemeleri yapmaya çalışmaktır. Bu açıdan İnsan Hakları Beyannamesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi vb. belgelerle ayrımcılıkla ilgili bölümlere yer verilmiştir.
Ayrımcılığın önlenmesi yasalardan önce bizim davranışlarımızla sağlanabilinir. Her birimize bu konuda sorumluluklar düşmektedir. Her tür ayrımcılığın ortadan kaldırılması için tüm insanların her şeyden önce “insan” olduğu ve “eşit” olduğu anlayışını benimsememiz gerekmektedir. Bu anlayışla toplumun bir üyesi olarak evde, okulda, mahallede, her yerde ayrımcılık içeren davranışlardan kaçınmalı, ayrımcılık yapanlara mücadele etmeliyiz.
G- ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASIYIM
Çözüm Demokrasi
Karşılaşılan sorunların birden fazla sebebi ve sonucu olabilmektedir. Çünkü olaylarda çok boyutluluk özelliği vardır. Bu özellik, sorunların çözümünde alternatif seçenekleri olanaklı yapmaktadır.
Demokratik bir toplumda sorunların çözümü hukukun üstünlüğü ilkesine göre gerçekleştirilir. Toplumda yaşayan her birey sorun çözümünde hak, özgürlük ve sorumluluk temelinde davranışlar göstermelidir.
Herkes haklarını ve özgürlüklerini bilmelidir. Kuvvet, şiddet ve her türlü hukuk dışı yolla sorunları çözmeye çalışmak hem toplumun bir arada yaşama isteğine aykırıdır hem de yeni sorunların doğmasına neden olur
Değerli Bilgi
Sorunların çözümünde farklı yolların düşünülmesi, alternatif çözüm seçeneklerinin belirlenmesi sorunun çözümünde kolaylaştırıcı rol oynamaktadır.
Şiddet ve hukuk dışı yolları sorunlar için uygun bir çözüm yolu değildir. Çünkü sorunları şiddet ve hukuk dışı yöntemlerle çözmeye çalışmak yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikleyince diğerleri de yanlış iliklenmiş olacaktır. Çözüm süreçlerinde kuvvete ve şiddete başvurmadan demokratik yolları kullanmak önemlidir.
Bir sorunla karşılaşınca, öncelikle ilgili tarafların ihtiyaçları, istekleri belirlenir. Sorunun çözümü düşünülürken tarafların bu ihtiyaç ve beklentileri dikkate alınır. Tüm taraflar düşünülerek çözüm yolları belirlenir.
Amaç, mümkün olduğunca alternatif çözüm yolları değerlendirmek, çok çözüm yolu üretebilmektir. Çözüm yolları belirlenirken kişisel çıkar ve beklentilere odaklanılması çözümü güçleştirir.
Belirlenen çözüm yolu önerilerinin nedenleri, uygulanabilirliği, alternatifleri değerlendirilir. En uygun çözüm yolu belirlenir. Çözümün nasıl ve ne zaman olacağı karara bağlanır.
Ğ- ETKİLİ İLETİŞİM İÇİN
BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜ
Farklı kültürel kimlikleri olan değişik grupların bir topluluk içinde varlıklarını sürdürülebilmeleri gerekir. Her kültür, kendi içinde diğerleriyle eşit ölçüde değerlidir. Bu nedenle herkes birbirini hiçbir sınır koymaksızın karşılıklı kabul edip tanımalıdır.
Birlikte yaşama aile, topluluk, ulus, siyasi parti birlikteliklerinde olduğu gibi, farklı ortamlarda da olabilir. Birlikte yaşama bütün bu topluluklarda kurallar dizgisine ihtiyaç gösterir.
Herkesin fikirlerini ifade etmesine olanak sağlamak birlikte yaşamak için temeldir. Ailede, okulda, mahallede, arkadaşlar arsında ve toplumda birlikte yaşama açısından farklılıklara saygı, başkalarının fikirlerini ifade etmelerine fırsat tanıma, diyalog ve etkili iletişimin önemli rolü vardır. Eğitim de karşılıklı ön yargıların törpülenmesine katkı yapar.
İnsanlar kendilerini ifade edemedikleri sürece birlikte yaşam çabalarının sağlıklı bir şekilde oluşturulması mümkün olmaz. Birlikte yaşamanın olanaklı kılınması için kültürel alanda kişilerin kendi dilleri, dinleri, kendi kültürleri ile toplumda var olmalarının önündeki çok yönlü engellerin kaldırılması, her alanda ayrımcılığa son verilmesi gerekir.
Birlikte yaşamayı kolaylaştıran, mümkün kılan öğelerin başında, ortak fikirler, ortak hedefler, idealler ve kültür uyum gelir. Bu öğelerdeki farklılıklar çoğaldıkça birlikte yaşama kurallarına daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Kurallar sayesinde farklılıkların meydana getirdiği çatışmalar en aza indirgenebilmekte, farklılıklar içinde ortak öğeler ve benzeşmeler yakalanabilmekte, birlikte yaşamanın uyum içinde olması sağlanabilmektedir.
Birlikte yaşamın geliştirebilmesi için birlikte yaşam alanlarının çoğaltılması gerekir. Bu alanlar sınırlı kaldığında birlikte yaşam alanı da sınırlanmış olur. Bu alanlar siyasi partiler, sendikalar, işveren örgütleri, kültür dernekleri ve kültürel faaliyetlerdir. Bu faaliyet alanları insanların iletişim kurmalarına ortam hazırlar.
İnsanlar, karşısındakinin kendine yabancı gelen unsurlarını diğerleriyle arasına sınır koymak için kullanmamalıdır; farklılıkların doğal olduğunu kabullenmelidir. Bu kabul, birlikte sosyal yaşamın anahtarı olabilecektir.
Örneğin biz, Alman karakterinin bize yabancı gelen özelliklerini anlayabilmeliyiz; hatta bazı karakterlerin bazı özelliklerini benimseyebiliriz. Aynı şekilde Almanların da bizim kültürümüze özgü davranış biçimlerimizi anlamaları (empati-tölerans) gerekiyor.
H- EL ELE BERABERCE
YARDIM İÇİN İŞBİRLİĞİ
İnsanların hayatları boyunca tek başına gerçekleştiremeyeceği işler vardır. Bu nedenle işbirliği veiş bölümü önemlidir.
Sadece insanların değil, toplumların da birbirine ihtiyacı vardır. Yaşadığımız toplumdaki insanlarla değil, diğer ülkelerde yaşayan insanlarla da yardımlaşma ve dayanışma içerisinde bulunabiliriz.
TOPLUMSAL DAYANIŞMA NEDİR?
Dayanışma; topluluğu oluşturan bireylerin bir konuda, duygu, düşünce ve karşılıklı işbirliği içinde olmalarıdır.
İyi yaşamamıza yardımcı olacak unsurlardan birisi dayanışmadır. Dayanışma sayesinde insanlar daha çabuk ve daha çok iş yapabilir. Atalarımız bu konuda “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diyerek birlik, beraberlik ve dayanışmanın önemini vurgulamışlardır.
Yaşamak, zorlukları yenmek, başarı yolunda mesafe kazanabilmek için insanların birbirlerinin güçlerine, fikir ve düşüncelerine ihtiyaçları vardır.