• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Ders-Akademi/1405878436342260

Üyelik Girişi

GÖREV VE SORUMLULUKLARIMIZ

GÖREV VE SORUMLULUKLARIMIZ

A- İNSAN HAYATINA VE ONURUNA SAYGI

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ

Madde 1:Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşçe davranmalıdırlar.

Madde 3:Yaşamak,özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

Madde 4:Hiç kimse köle ya da kul olarak kullanılamaz; kölelik ve köle alım satımı her türlü biçimde yasaktır.

Madde 5: Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ya da muameleye uğratılamaz.

Madde 6: Herkesin, nerede olursa olsun, yasa önünde bir kişi olarak tanınma hakkı vardır.

Madde 23: Çalışan herkesin, kendisi ve ailesine insanlık onuruna uygun bir yaşayış sağlayan, gerekirse her türlü sosyal güvenlik araçlarıyla da desteklenen bir ücrete hakkı vardır.

ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Madde 16:Hiç kimse onurunu kıramaz, onları küçük düşüremez, özel hayatına karışamaz. Çocukların bu hakkı yasalarla korunur.

Madde 23:Engelli çocukların özel olarak korunma ve saygı görme hakkı vardır.

Madde 37: Hiçbir çocuk insanlık dışı yöntemlerle ya da aşağılanarak cezalandırılamaz.

VEDA HUTBESİ

İnsanlar!

...canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir ki, her türlü tecavüzden korumuştur.

Ey İnsanlar!

Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.

İnsanlar toplum halinde yaşarlar. Birlikte yaşamak ancak başkalarının yaşamına, onuruna tercihlerine saygı duyarak mümkün olur.

Bir toplum içinde yaşamak insana çeşitli sorumluluklar getirir. Ailemize, işimize, yaşadığımız, topluma, devlete, insanlığa karşı sorumluluklarımız vardır. Sorumluluk, yapmamız gereken iş ve görevler olarak karşımıza çıkar. Yurttaşların devlete, öğrencilerin öğretmenlerine ve ailelerine, aile bireylerinin birbirlerine karşı sorumlulukları vardır.

ÖZGÜVEN VE SAYGI

Özsaygı: Kendini kabule bağlıdır, kendinizi nasıl gördüğünüzle ilintilidir. Bir anlamda gerçeklerle yüzleşmektir. Nerede yetersiz olduğunu bilmektir.

Özgüven: Başkalarının bizi nasıl gördüğüne bağlıdır. Kendimizi sevip sevmememiz, başkalarının bizi değerlendirmesine bağlı kalır. Kendine saygı; kendini ve sınırlarını kabul etmektir.

Onur: Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibarıdır. Her şeye rağmen yaşamak değil, onurlu yaşamak önemlidir.

Hakaret: İnsanları aşağılamak kırıcı sözler söylemek, küçültücü söz ve ya davranışlarda bulunmaktır.

İnsancıl Eylem: İnsana yakışan davranıştır. Birisinin utanmasını önlemektir. İnsan seven kendine, başkalarına ve çevresindekilere değer veren, kendine göre bir değerdir.

İnsan hakları, hiç ayrım gözetmeden her insanda aynı şekilde korunmayı gerektirir. İnsan olma bilincine sahip kişi dili, dini, cinsiyeti, toplumsal konumu ne olursa olsun bütün insanların eşit değerde ve eşit haklara sahip olduğunu kabul eder ve buna göre davranır.

B- YAŞAM KALİTESİ İÇİN SORUMLULUKLARIM

Mutlu ve huzurlu bir hayatın başarılması, insanın kendisi ve çevresi ile barış içerisinde yaşamasına bağlıdır. Kendisiyle barışık olan insanın çevresi ve ait olduğu toplum içinde huzurlu bir hayata daha yakın olduğu düşünülür. Bu özelliğe sahip insanlarla bir barış toplumu oluşturmak kolaylaşır.

Kalite: Herhangi bakımdan üstünlük ve eksiksizlik olarak tanımlanmaktadır.

Günümüz uygarlığı küçük küçük gelişmelerin toplanması, birleşerek ve kendinden önceki gelişmelere eklenerek büyümesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bugün yaşam kalitesi olarak geldiğimiz nokta, önceki uygarlıkların üzerinde yükselmiştir.

Günümüzde daha da zenginleşen uygarlık birikimi gelecek nesillere ortak miras olarak aktarılmaktadır. Ortak mirasın zenginleşmesi ve gelişmesi, insan değeri, özgürlüğü eşitliği, hakları ve mutluluğu gibi kavramların da geliştirilmesini sağlamıştır.

İnsanlık bu ortak mirası oluşturmamış olsaydı, doğaya egemen olmazdı. Bilim, sanat, felsefe ve edebiyat gelişemezdi. Ayrıca insanlar bugünkü iyi yaşam koşullarına ulaşamazdı.

İnsanlar, eski çağların ilkel yaşantısından, bugünkü uygarlık düzeyine, ürettikleri değerler sayesinde nasıl ulaşmışlarsa; daha iyi ve barış dolu bir dünyaya yine ulusların ortak mirasa katkılarıyla ulaşacaklardır.

Ortak miras ürünleri insanlığın yaşamını kolaylaştırır, güzelleştirir. İnsanlığa layık olduğu şekilde yaşama olanağı sağlar. Toplumların geçmişi, dünya görüşü ve yaratıcılıkları konusunda fikir verir. Ayrıca, daha gelişmiş uygarlıkların da temelini oluşturur.

Toplumun kalitesi bir yandan bireylerin bilinçli ve sorumlu bireyler olmasına diğer yandan teknolojik, bilimsel, ekonomik, ulaşım, haberleşme v.b. alanlarda gerçekleştirilen gelişmelere bağlıdır.

Kaliteli bir toplumun oluşması için aileye, öğretmenlere, bizlere arkadaşlarımıza, komşularımıza ve diğer insanlara düşen görevler vardır

Günümüzde toplumların yaşam kalitesi düzeyi aynı değildir. Gelişmiş ülkelerin yaşam kalitesi gelişmemiş ülkelerden daha iyi durumdadır.

Eğitimde Kalite

  • Eğitim kalitesinin artırılmasında amaç, iyinin daha iyisini yakalamaktır. Daha iyiyi aramak, bir düşünme, arayış ve uygulama içinde olmayı gerektirir. Bunun için bireyler, kendilerini sürekli gelişmeye yöneltecek ihtiyaçlarını fark edebilmelidirler.

  • İnsanı dışlayan hiçbir girişim tam başarılı olamaz. Kaliteyi başarı ile uygulayacak olan, insandır. Bunun için motivasyon, eğitim önemlidir.

  • Okulda kaliteyi arttırmak için herkesin ilgi ve enerjisine ihtiyaç vardır. Okulda paylaşımcı ve iş birliğine dayalı çalışma sistemi oluşturulmalıdır. Okul içi ve okul dışı iş birliğine yönelinmelidir.

Atatürk ve Yaşam Kalitesinin Gelişimi

Atatürk ilke ve inkılâplarını Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş uygarlık mücadelesini simgelemektedir. Atatürk ilkeleri uygarlığa yönelen temel düşünceyi, inkılâplar ise bu yolda atılması gereken temel adımları ifade etmektedir. Bu ilkeler:

Cumhuriyetçilik: Millet, yönetimde söz sahibidir. İnsan hak ve hürriyetleri cumhuriyetle teminat altına alınır. Yurttaşlar yaşama ve kendini geliştirme haklarını gereği gibi kullanabilirler.

Halkçılık: Devletin, millet için olduğunu vurgular. Bütün vatandaşlar ve farklı unsurlar devlet hizmetlerinden eşit olarak yararlanır. Halkçılık vatandaşların hak ve hürriyetlerini gözetir.

Devletçilik: Vatandaşların özgürce çalışma ve yaşam hakları bu ilkenin teminatı altındadır. Devletçilik ilkesi ile insan yaşamı güvence altına alınmış olur. Bu güvence ise her türlü ticari ve toplumsal girişim için elverişli ortam sağlar.

İnkılâpçılık: Gelişme ve ilerlemeyi vurgular. Bireylerin dünyadaki gelişmelere açık, yapıcı Ve üretken insanlar olmaları bu ilkenin temel hedeflerindendir.

Siyasal Alanda Yapılan Bazı Yenilikler                                                     

  • Saltanat kaldırıldı, cumhuriyeti ilan edildi.

  • Siyasi partilerin kurulmasıyla çok partili hayata adı atıldı.

  • Türk kadınına siyasi haklar verildi.

  • Hukuk Alanındaki Bazı Yenilikler

  • 1926’da Medeni Kanun ilan edildi.

  • Medeni Kanunla; mirasta ve boşanmada kadın erkek eşitliği getirildi.

  • Eğitim ve Kültür Alanlarındaki Bazı Yenilikler

  • 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilan edildi. Eğitim öğretim laikleştirildi.

  • 1 Kasım 1928’de Latin alfabesi kabul edildi.

Toplumsal Alanda Yapılan Bazı Yenilikler

  • 30 Kasım 1925’de tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı.

  • 1925 yılında Hicri ve Rumi takvimler kaldırılarak Miladi takvim kabul edildi.1 Ocak 1926’dan itibaren uygulamaya geçildi.

  • 1931 yılında bir kanunla okka, arşın vb. yöresel ölçü birimleri yerine kilo, metre ve litre gibi ölçü birimleri kabul edildi.

Ekonomi Alanında Yenilikler 

  • 17 Şubat 1923’de “İzmir İktisat Kongresi” toplandı. Milli ekonominin hedefleri belirlendi. Yatırım yapacak şirketlere kolaylık sağlanacağı, milli bankanın kurulacağı, demiryolu yapımına önem verileceği, yerli malı kullanımı teşvik edileceği belirtilmiştir.

Bayındırlık Alanında Gelişmeler

  • Yeni demiryolları ve karayolları yapıldı.

  • Pek çok yeni şehir ve kasaba inşa edilerek modern bir görünüme kavuşturuldu.

C- DEMOKRATİK BİR ÇEVRE İÇİN YAPACAKLARIM

VATANDAŞ OLMA SORUMLULUĞU

  • Vatandaş olma bilinci, vatandaşlık haklarımızın ve sorumluluklarımızın farkında olmaktır bilinçli insan, ne yaptığının farkındadır. Vatandaşlık bilinci, hak ve sorumluluklarımızı yerine getirerek oluşur. İnsan ait olduğu topluma faydalı hizmetler üretebildiği ölçüde vatandaşlık bilincine erişmiş demektir.

  • Toplum içinde yaşayan insanların karşılıklı ilişkileri ve bu ilişkilerden doğan sorumlulukları vardır. Aile, komşuluk, arkadaşlık ilişkileri gibi. Örneğin,sokağındaki ağaçların susuzluktan kurumaya başladığını gören kişi belediye yetkililerine haber verdiğinde sorumlu davranmış olur.

  • Toplumsal yaşamda herkes mutlaka belli sorumluluklar taşır. Yurttaşların devlete, öğrencilerin öğretmenlerine ve ailelerine, aile bireylerinin birbirlerine karşı sorumlulukları vardır.

 Okuma Kültürü

Okuma kültürü insanlara çocukluktan itibaren kazandırılabilecek bir alışkanlıktır. Okuma alışkanlığının kazandırılmasında aile hayatı çok önemlidir. Okuma Kültürünün Oluşmamasında;

  • Ailevi nedenler:(Ailenin okumayı teşvik edici olmaması gibi)

  • Çevresel nedenler:(Arkadaş seçimi, oyun alanları, yaşadığı evin fiziki durumu, yakın çevresi vb. durumlar)

  • Toplumsal nedenler:(Toplumun alışkanlıklar, zevkler, hobiler üzerinde belirleyici etkileri)

  • Okul, sınıf ve eğitim ortamından kaynaklanan nedenler:(Okuldaki eksik uygulamalar vb.)etkili olabilmektedirler.

 Tüm bu sorunlar evrenseldir; insan olma bilincine sahip herkesi ilgilendirir. Bu sorunlara çözüm üretmek, gelecek kuşaklara insan haklarına saygılı bir toplum ve yaşanabilir bir dünya bırakmak için çalışmak insan olma bilincine sahip her bireye düşen bir görevdir.

 Ç- BEN DE YAPABİLİRİM (YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA)

Yardımlaşıyoruz

  • Toplum hayatının devamı için çalışmak, üretmek gereklidir. Bu nedenle insanlar ihtiyaçlarını karşılamak için iş birliği yapmak, dayanışma içinde olmak zorunda kalırlar. Birbirlerinin ürettiklerinden, hizmetlerinde yararlanırlar. Okul, kooperatif, köydeki imece, vakıf ve dernekler işbirliği ve dayanışmanın birer örnekleridir.

  • Toplumda bir arada yaşayan insanlar arasındaki ilişkiler iş birliği ve iş bölümü yapmanın hem bir sonucu hem de gereğidir. Buğdayı çiftçinin yetiştirmesi, onu değirmencinin öğüterek un yapması, ekmeği fırıncının üretmesi iş bölümünün göstergesidir.

  • Temelinde sevgi, saygı, dürüstlük, hoşgörü, sorumluluk vb. etik değerlerin bulunduğu davranışlar bireyleri birbirlerine yaklaştırır, toplumda dayanışmayı sağlar. Her meslek sahibinin işinin gerektirdiği görevi yerine getirmesi toplumdaki dayanışmanın göstergesidir. Örneğin; öğretmen eğitim görevini, doktor sağlık hizmetleri görevini, fırıncı ekmek yapma görevini üstlenmiştir. Bu meslekte olan kişiler sorumluluklarını yerine getirmezlerse toplum yaşamının sürdürülmesi mümkün olmaz.

D- TOPLUMSAL KURALLAR

Toplumsal hayat bir düzen gerektirir. Düzen kurallarla sağlanır. Bu kurallar uyumlu, adaletli ve huzurlu yaşamın temel eseridir. Toplumda herkes istediği gibi davranırsa karmaşa çıkar; toplum hayatı çekilmez olur. Toplum huzuru için kurallara uymak her vatandaşın görevidir.

KURALLAR OLMASAYDI

Kurallar insanların uymaları gereken bir emri ya da yasağı, kullanabilecekleri bir yetki veya hakkı ifade eder. Toplumdaki kuralların amacı sosyal ilişkilerin düzen içinde sürdürülmesini sağlamaktır.

Arkadaşlar içinde, yaşadığımız toplumda, okulda, ailede, iş yerinde, oyunda kargaşanın olmaması ve her şeyin yerli yerinde olması için bir takım kurallar olmalıdır.

Kişinin başkasına zarar vermeden istediği gibi davranması anlamına gelen hürriyet kavramı üzerinde Fransız Bosseuet  şöyle demiştir.’’Herkesin istediğini yapabileceği bir yerde hiç kimse istediğini yapamaz. Baş olmayan yerde herkes baş, herkesin baş olduğu yerde herkes köledir.’’

Sosyal Davranış Kurallarının Genel Niteliği 

  • Toplumsal davranış kuralları hayatın kurallarıdır. İnsanın daha yaşanılır bir toplum oluşturma çabalarının bir sonucudur. Özünde, kendi dışımızdaki insanların varlığını dikkate almak düşüncesi yer alır.                                       

  • Davranış kuralları toplumun ihtiyaç duyduğu insan tipini şekillendirir.

  • Toplum kuralları uzun denemelerin sonunda ortaya çıkmıştır. Bir ırmağın yüzyıllardır kendi yatağını bulması gibi, kurallarda yüzyıllardır birlikte yaşayan insanların edindiği birikimlerdir.

DEĞERLİ BİLGİ

Toplumsal düzeni sağlayan din, ahlak, görgü, örf ve adet, hukuk kuralları bir taraftan bireylerin hak ve hürriyetlerini kullanmalarına ortam hazırlar; diğer taraftan da onların hak ve hürriyetlerini sınırlar,ödevler ve sorumluluklar yükler.Unutulmamalıdır ki  her düzende bir sınırlama vardır.Bu durum toplumsal hayatın doğal bir sonucudur.Önemli olan,bireysel yarar ile toplumsal yarar arasında bir dengenin sağlanmasıdır.

SOSYAL DÜZEN KURALLARI:

İnsanların toplumda uyması gereken ve sosyal düzeni sağlayan davranış kurallarını beş grupta toplamak mümkün.

1.) Din kuralları   2.) Ahlak kuralları    3.)Görgü kuralları    4.)Örf ve adet kuralları  5.) Hukuk kuralları

İnsanların eylemlerini belirleyen kurallar yazılı ve yazısız olmak üzere ikiye ayrılır.

  • Yazılı kurallar;hukuk kurallarıdır;yani yasalardır.

Yazılı kurallara aykırı davranışta bulunanlar cezalandırırlar.

  • Yazısız kurallar;ahlak,din,gelenek,görenek,örf,adet ve görgü kurallarıdır.Yazısız kurallara aykırı davranışta bulunanlar  toplumdaki diğer kişiler tarafından ayıplanır,kınanırlar.

1.DİN Kuralları: Esas olarak insan ile Tanrı arasındaki ilişkileri düzenlemekle birlikte insanla insan ,insanla toplum arasındaki ilişkileri düzenler.Her toplumda din vardır;her din yaşamla ilgili kurallara sahiptir.

Din kurallarının kaynağı ilahidir.Yaptırımı manevidir. Günah-Sevap,Helal-Haram ayrımı yaparak davranışları yönlendirmektedir.İslam dini yoksula yardım etmeyi,komşu haklarını gözetmeyi teşvik eder. Anne – babaya saygıyı emreder, dedikoduyu yasaklar.

2.AHLAK Kuralları: Hangi davranışların iyi, hangilerinin kötü olduğunu belirleyen kurallardır.İyi olanın yapılmasını ,kötü olduğunu belirleyen kurallardır.İyi olanın yapılmasını,kötü olanın yapılmamasını ister. Dürüst olmak, yalan söylememek duvarlara başkalarının hoşlanmadığı yazılar yazmamak ahlak kuralıdır. Ahlak kuralının yaptırım gücü manevidir. Toplum ahlak kurallarına uymayanları hoş karşılamaz, dışlar.

3.Görgü kuralları: Kişilerin birbiriyle karşılaştıkları zaman takınmaları gereken davranış biçimleri konuşma, yemek yeme, oturma, giyinme tarzlarını, tören, vb. durumlarda nasıl hareket edeceklerini belirleyen kurallardır. Görgü kurallarının toplum hayatının düzene sokulmasında yararı vardır. Pijama ile sokağa çıkmak, burnunu karıştıranları gören insanlar tarafından ayıplanıp görgüsüz olarak nitelendirir. Görgü kurallarına uymayanlar görgüsüz, saygısız, kaba gibi sözlerle nitelendirilirler. Hatta tuhaf ve gülünç ile karşılanırlar. Görgülü insanlardan oluşan bir toplumda sosyal ilişkiler daha sağlıklı, zarif ve rahattır. Toplumu oluşturan insanların birbirlerine nezaketli davranmaları, dostların birbirini selamlaması, sevinç ve üzüntülerini paylaşması sosyal bağları güçlendirir.

4.Örf ve Adet kuralları: Örf ve adetler günlük alışkanlıkların uzun zaman içinde topluma özgü hale getirdiği davranış kalıplarıdır.

5.) Hukuk kuralları: Yazılı kurallardır.Uyulmazsa ceza vardır.

E- KATILIM VE KARAR VERME

BEN DE VARIM

Demokrasinin dinamik unsuru katılım, katılımın öznesi bireydir. Katılım, bireyi aktif özne durumuna getiren, ona tanınan hak ve özgürlükler alanıdır.

Katılım, insana değer verilmesi, insanın değerli bir sosyal varlık olarak görülmesiyle başlamıştır. ‘İnsanın değerini yönetim süreçlerine katmak anlamına gelir. Bireye, önemli biri olarak görüldüğü mesajını göndermektedir.

OKULDA KATILIM

Okulda karar verme süreçlerine katılım, söz hakkı, kendi geleceğini belirleme bakımlarından anlam kazanmaktadır. Çünkü okulda katılım, her türlü etkinliğe daha içten ve etkili katkıda bulunmayı özendirici rol oynar. Bu, çağdaş eğitimin bir gereği olduğu gibi, toplumda demokrasi kültürünün oluşması ve bunun sürekli hale getirilmesinde belirleyicidir.

Örneğin sınıfın boyanması, sınıf kitaplığına kazandırılacak kitapların seçimi, sınıf başkanının seçimi, sosyal kulüplerin oluşturulması gibi konularda öğrencilerin karar alma sürecine katılmaları olumlu sınıf ikliminin oluşmasına katkı yapar. Bununla ilgili olarak öğrenciler;

  • Kendine hak ve sorumluluklarını bilmeli, hak arama bilincine sahip olmalıdır.

  • Yapacakları işler konusunda bilgilendirilmeli, deneyimlerini çevresiyle paylamalıdır.

  • Sınıf ve okul kurallarının belirlenmesinde karar süreçlerine katılabilmelidir.

AİLEDE KATILIM

Aileler çocuklarının fikrini mutlaka almalı,onu karar alma sürecine katmalıdır.

F- DEVLETİN GÖREV SORUMLULUKLARI

Anayasanın 2. maddesi:

Türkiye Cumhuriyeti; toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde,  İnsan haklarına saygılı,

Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Anayasanın 5. maddesi:

  • Devletin temel amaç ve görevleri; Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun, refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak;

  • Kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır

 DEVLETİN VATANDAŞLARINA KARŞI GÖREVLERİ

Uygar toplumlarda kişilere devletçe anayasa ve yasalarca düzenlenen korunan haklar verilmiştir. Seçme-seçilme hakkı; her ferdin özel ve ailevi hayatına meskenine ve haberleşme hürriyetine saygı duyulması hakkı gibi haklar devletlerin anayasa ve yasalarında açıkça yer almıştır. Bu haklar çerçevesinde aile yaşamına saygı gösterilmesinin istememiz özgürce haberleşmemiz seyahat edebilmemiz inançlarımızın gereğini yerine getirebilmemiz düşüncelerimizi açıkça dile getirebilmemiz haklarımızı arayabilmemiz devletin sağladığı koruma sayesindedir.

Vatandaşlık hakkının korunması devletin görevidir. Vatandaşlık hakları bireylerin özgür eşit ve güvenlik içinde olmasını sağlar.

Demokratik, laik, hukuk ve sosyal devlet ilkelerini benimsemiş devlet, vatandaşlarına; kişi dokunulmazlığı, ailenin korunması, şiddetin önlenmesi, konut dokunulmazlığı, eğitim hakkı özel hayatın gizliliği mülkiyet hakkı vb. vatandaşlık haklarını tanımak onlara karşı sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır.

1. İnsan Haklarına Saygılı

 İnsan haklarına saygılı devlet insan haklarına anayasa ve yasalarıyla koruyan devlettir. Devlet insan haklarını geliştiren bireylerin özgürlük alanlarını genişleten yasal düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür. Çünkü insan haklarının çiğnenmesinin önüne geçilmesi ancak devletin görevlerini yerine getirmesiyle olanaklıdır.

Türkiye Cumhuriyeti insan hakları ile ilgili her sözleşmeye imza atmış ve bu sözleşmelerden doğan yükümlülükleri kabul etmiştir. Hakkını aramak isteyen her yurttaş devlete başvurur. Avukat tutma imkânı olmayanlara devletin avukat tutması insan haklarına verdiği değerin göstergesidir

2. Eşitlikçi

İnsan haklarının temel ilkelerinden biri bütün insanların doğuştan eşit oldukları düşüncesidir. Devlet vatandaşların hak çıkar ve hürriyetlerini eşit sayarak ve ayırım gözetmeden koruma ve güvence altına almakla yükümlüdür.

Ekonomik gücü fiziki yapısı ne olursa olsun herkes kanun önünde eşittir.  Kanunların yapılması ve uygulanmasında insanlar arasında bendesel ve ruhsal farklılıkları ne olursa olsun eşit davranılması toplumsal ve siyasal haklar yönünden hiçbir ayrıcalık gözetilmemesi gerekir. Devlet vatandaşlarına eşit davranmak zorundadır.

3. Demokratik

 Türkiye Cumhuriyeti‘nin temel özelliklerinden biri demokratik bir devlet olmasıdır. Bir devletin demokratik olması insan hakların varlığı ve geleceği için güvence oluşturmaktadır. İnsan hak ve özgürlükleri demokrasinin vazgeçilmezleridir.  Bu hak ve özgürlükler devletin güvencesi altındadır.

4. Laik

Laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelmektedir. Devlet inanç ve vicdan hürriyeti sağlamakla yükümlüdür. Laik devlette her birey inandığı dine uygun ibadet yapmakta özgürdür.

5.Sosyal Devlet

Vatandaşlarının sosyal durumları ve refahları ile ilgilenen onlara insanca yaşama düzeyi sağlamakla kendini görevli sayan devlet, sosyal devlettir. Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal devlettir

Her yurttaş toplumsal ve ekonomik açıdan insanca yaşama hakkına sahiptir. Devlet sosyal devlet olarak vatandaşlarının asgari bir hayat tarzı sürmeleri için şartları hazırlamakla yükümlüdür

6.Hukuk Devleti

Türkiye Cumhuriyeti ‘nin temel niteliklerinden biride hukuk devleti olmasıdır.  Hukuk devleti vatandaşların hukuksal güvence altında bulunduğu devletin tüm işlemlerinin anayasa ve yasalara uygun gerçekleştiği devlettir.

Hukuk insanlar arası ilişkilere düzen getiren eşitlik özgürlük ve güvenlik içinde bireyin varlığının korunmasını sağlayan kurallar bütünüdür. Devlet olmadan hukukun varlığı ve geçerliliği söz konusu olamaz. Devlet hayatının düzenleyicisi kanun tüzük yönetmelik gibi pozitif hukuk normlarını yapmakla görevlidir.

Hukuk devletinde mahkemeler bağımsızdır. Hukuk devletinde yasalar uyarınca vatandaşların bağımsız mahkemelere başvurarak devletten şikâyetçi olma hakkı vardır. Adalet hukuk aracılığıyla gerçekleşir. Adaletin sağlanmasında devlete önemli görevler düşer.

AİLENİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN

4320 sayılı kanunun amacı aile içi şiddeti durdurma özellikle kadını ve çocukları korumadır.      Söz konusu kanun aile üyelerine ailenin diğer bir üyesi tarafından şiddet uygulanması halinde bir takım özel tedbirler alınmasını içermektedir. Şiddet mağdurları bizzat şikâyette bulunabilecekleri gibi bu şiddete tanık olan veya şiddetten haberi olan kişilerin başvuruları üzerine veya polisin doğrudan harekete geçmesi üzerine de bu kanun uygulanabilmektedir.

G- TOPLUMA VE ÜLKEME KARŞI SORUMLULUKLARIM

VATANDAŞLIK GÖREVLERİ

İnsan yaşadığı toplumun bir üyesidir.  Toplum içinde insanın hakları olduğu gibi, yerine getirmesi gereken vatandaşlık görev ve sorumlulukları da vardır. Bu görev ve sorumluluklar vatandaşların mutlu ve düzenli bir yaşam sürmeleri içindir. Vatandaşlardan beklenen, bu görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidirler.

VATANDAŞLIK GÖREVLERİ: Oy Kullanma, Vergi Vermek, Kanun Ve Kurallara Saygılı Olmak, Askerlik Yapmak

Askerlik Görevi: Bir devletin gücü üzerinde kötü emelleri olan devletler karşısında caydırıcı etkiye sahiptir. Güçlü ordu barışın teminatıdır. Silahlı kuvvetler caydırıcı etkisi olan savunma amaçlı bir kuruluştur. Vatan hizmeti her vatandaşın görevidir. Vatan hizmeti olan askerlik, vatandaşların belli yaşlarda yapmaları gereken bir savunma görevidir. Yirmi yaşında bulunan sağlıklı her Türk erkeği askerlik yapmakla yükümlüdür. Anayasanın 72 . Maddesinde “ Vatan hizmeti, her Türk ‘ün hakkı ve görevidir ” denilmiştir.

Vergi Görevi: Vergi, devletin vatandaşlarına yüklediği ekonomik bir yükümlülüktür; bir vatandaşlık görevidir. Vergi, devletin kamu giderlerini karşılamak amacıyla alınır. Güvenlik, sağlık, eğitim, ulaşım gibi kamu giderleri vergi yoluyla karşılanır. Anayasanın 73. maddesinde “ Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür denilmiştir.Vergi, devletin millet ve ülkeye karşı yerine getirmeye mecbur olduğu görevlerini yapabilmesi için gereken giderlere bireyin katılma payıdır. Askerlik nasıl bir vatan borcu ise, vergi de vatandaşın ödemesi gereken borcudur.

Oy Kullanma Görevi: Siyasi hak olarak kişinin seçme ve seçilme hakkı vardır. Kişi bu haklarını seçimlerde oy kullanarak yerine getirir. Böylece devlet yönetimine katılmış olur. Örneğin vatandaşlar muhtarını, belediye başkanını, milletvekillerini seçmek için oy kullanır. Böylece kendisini yönetecekleri belirlerken, aynı zamanda vatandaşlık görevini de yerine getirmiş olur. Anayasamıza göre, 18 yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir. Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.

 Seçme ve seçilme hakkı, bize cumhuriyet yönetimiyle kazandırılmıştır. Bu hakkımızı kullanarak yönetime görev almak için aday oluruz veya aday olanlar için oy kullanırız.

  • Yasal bir engeli olmayan herkesin seçme ve seçilme hakkını kullanması gerekir .Silâh altında bulunan er ve erbaşlarla , askeri öğrenciler , ceza  ve  infaz kurumlarında bulunan hükümler , akıl hastaları , kısıtlılar ve 18 yaşından küçük olanlar oy kullanamazlar .

Kanun Ve Kurallara Uymak: Kanun ve kurallar toplumsal düzeni ve devamlılığı sağlar. Vatandaşların mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri için konulmuştur. Toplum içinde huzurlu yaşamak için kanun ve kurallara uymak her vatandaşın görevidir.

H- DEĞERLERİMİZİ TANIYALIM, ZENGİNLEŞTİRELİM

MİLLİ BİRLİK VE DAYANIŞMA

Ülkede yaşayan her yurttaş, Türkiye Cumhuriyeti ‘nin bir vatandaşıdır. Birlikte yaşadığı insanlarla sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğu yerine getirmek, bilinçli vatandaşın yapabileceği erdemli bir davranıştır.

Vatandaş, ödediği vergilerle yapılan okul, hastane, yol, baraj, fabrika gibi tesislerden kendisinin ve tüm milletinin yararlanacağı bilincindedir.

Ülkeyi sevmek, özveri duygusuyla birlikte yüce bir görevdir. Ülkesini seven insanlar sorumluluklarını yerine getirirler. Sorumluluk ve yükümlülüklerin yerine getirildiği bir toplumda huzur ve adalet vardır.

Kültürel değerlerimizi benimseyip geliştirdiğimizde, insanları sevdiğimizde vatandaş olma bilincimiz gelişir. Düğünler, bayramlar, diğer önemli günler insanların bir arada kutlaması ile anlam kazanır. Böylece ortak bir duygu paylaşılmış olur.

Vatan, bir milletin en önemli varlığıdır. Uzun yıllar aynı topraklar üzerinde yaşayan insanlar o yerleri vatan etmişlerdir.

Milletin devamlılığı, vatandaşların millet sevgisi etrafında bütünleşmesi ile mümkündür.

Vatandaşlar dayanışma hâlinde düzenli bir yaşamı sürdürürler. Bu bakımdan gelecek kuşaklara millet sevgisi verilmelidir.

Devlet de milletin dayanışması, birlik ve beraberliği ile vardır.Türk Milleti Kurtuluş Savaşı ‘nda milli birlik ve beraberliğin en güzel örneğini vermiştir. Bu milli dayanışma Türk Milletine bağımsızlığı kazandırmıştır.

Milletimizin tarih boyunca yaşattığı milli değerleri vardır. Bunlar: kurallara uymak, çalışkan olmak, dürüst olmak, büyüklerimizi saymak, küçüklerimizi sevmek, hoşgörülü olmak, barışçıl olmak, inançlara, geleneklere saygılı olmaktır. Bunları benimseyip yaşatmak herkesin görevidir.

ATATÜRK VE VATANDAŞLIK

Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve sonsuza kadar sürdürmek ülke gençlerinin görevidir. Bu görev, Atatürk tarafından verilmiştir. Ülke gençleri ve yüce millet, Cumhuriyete büyük bir sevgi ve inançla bağlıdırlar

1924 Anayasası’nda;

Cumhuriyet vatandaşı için bir kimlik tanımlaması yapılıyor; Cumhuriyete hukuki olarak bağlı olan vatandaşların tamamına Türk sıfatı ve kimliği kazandırılıyordu. Bir başka ifade ile devlete hukuki olarak bağlı olanlar, soy vurgusu yapılmaksızın Türk kimliğinde birleştiriliyordu.

Onuncu maddeden itibaren vatandaşlığa ait can, mal, düşünme, yazma, cemiyet kurma, eğitim, haberleşme, seçme ve seçilme gibi temel haklar sağlanırken, vergi gibi vazifeler, hürriyetin sınırları belirleniyordu. Zaman içerisinde erkeklere verilen seçme ve seçilme hakları kadınlara da kazandırılıyor, bu çerçevede anayasada gerekli değişiklikler yapılıyordu.

Soyadı Kanunu:21 Haziran 1934 tarihli kanuna göre her vatandaş, öz adından başka soyadını taşımaya mecburdur. İçişleri Bakanlığı’nca hazırlanarak 26 Kasım 1934’te elde edilen kanuna göre ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi ve hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar kanun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adlarıyla anılırlar.

Bu uygulama;

  • Herkesi kanun önünde eşit kılmaya,

  • Hiç kimsenin lakap ve payesine güvenmemesini sağlamaya,

  • Milletin fertleri arasında sınıf ve üstünlük düşüncesi uyandırarak milletin asil ruhunu incitecek vasıfların kaldırılmasına

İlişkin sosyal inkılabın zarureti olarak görülmüştür.

Kılık Kıyafet İnkılabı: Kıyafet inkılabıyla vatandaşların dış görünüşünde birlik sağlanması, çağın yakalanması ve dini bir nitelik taşımayan laik bir görüntünün yaratılması hedeflenmiştir. Vatandaşlar önce eğitim kurumlarında zihnen, daha sonra giyim kuşam değişikliği ile şeklen değiştirilecektir. Böylece Cumhuriyetin medeni vatandaş modeli tamamlanmış olacaktır.

ÜSTÜN DEĞERLER

  •  İnsanların var oldukları sürece yaşattıkları değerler vardır. Toplumsal birlikteliği sağlayan bu değerler dil, din, tarih, ahlaki, insani ve kültürel değerlerdir. Bu değerleri koruma ve geliştirme birlik ve beraberliği güçlendirmede önemli rol oynar.

  • İnsanlar sevdikleri değerler uğruna bir çok zorluğu yenmeyi göze alır. Çünkü söz konusu değerler yüce değerlerdir; bunları korumak ve yüceltmek erdemdir. Atalarımızın bizlere emanet bıraktığı yüce değerleri korumak da tarihi sorumluluğumuzdur.

  • Bir milleti millet yapan temel değerlerin başında milli ve manevi değerler gelmektedir. Vatan, bayrak, kültür, dil, din, marş vb. unsurlar milli değerlerimizdir ve hayatımızın vazgeçilmezlerindendir.

Din: İnananları birbirine bağlayan manevi unsurlardan biridir. Din, inananları kardeş olarak tanımlar.

Bayrak: Ay yıldızlı al bayrağımızın bizim için anlamı vardır. Bayrağımızdaki renklerden kırmızı, atalarımızın kanlarını, beyaz ise dürüstlük ve temizliği simgeler.

Her toplumun sahip olduğu ve topluma millet olma özelliği katan değerler vardır. Bunlar; bilgi, sanat, tarih, dil, din, ahlak, örf ve adetler gibi unsurlardır. İnsanları kaynaştıran, yakınlaştıran, ilişkileri sağlam bir zemine oturtan bu değerler toplumun birlik ve beraberliğine katkı sağlar.

Söz konusu değerleri gelecek nesillere aktarmak, korumak ve bu değerlerin sürekliliğini sağlamak varlığımızı devam ettirmek açısından gereklidir. Kültürel değerlerin korunması kadar geliştirilmesi de önemlidir. Değişen dünya şartlarına ve ihtiyaçlara göre var olan kültüre yeni değerlerin ilave edilmesiyle kültürel zenginlik sağlanmalıdır.

Bu konuda bireye, aileye, devlete sivil toplum kuruluşlarına ve medyaya büyük sorumluluk düşmektedir. Çocuklara ve gençlere yaşadığı toplumun kültürel değerlerini tanıtmak, sevdirmek ve kabullenmelerini sağlamak önemlidir. Aileler çocuklarını yetiştirirken okulla iş birliği içinde olmalıdır. Medya; kültürel değerlerimizi tanıtıcı, özendirici programlara ağırlık vermelidir. Kültürel değerleri tanıtma konusunda sempozyumlar, konferanslar, sergiler vb. düzenlenmelidir. Her şehirde tarih ve kültür araştırmaları merkezleri kurulmalıdır. Tarihi eserlerimiz korunmalı ve tanıtılmalıdır.

Millet olmanın temel şartlarından biri, milleti meydana getiren bireylerin ortak bir dile sahip olmasıdır.

Dilimizi doğru ve etkili kullanmanın önündeki en büyük engel yabancı sözcüklerin çok kullanılmasıdır. Bunun için konuşma ve yazı dilinde yabancı sözcükler yerine Türkçe sözcüklerin kullanılmasına önem verilmelidir.

Kültürel değerleri koruma ve geliştirme sorumluluklarımıza ait daha pek çok örnek verilebilir. Önemli olan birey, kurum ve kuruluşların bu sorumluklara karşı duyarlılığı ve bunları yerine getirme konusundaki istek ve çabalarıdır.

Toplum olarak ortak değerlerde birleşmek, birlikte hareket etmek, dayanışma içinde olmak ülkemizin birlik ve beraberliğine katkı sağlar. Dayanışma sayesinde ortak sorunlar el ele verilerek kolayca çözülür. Kaliteli bir toplum yaşamının sağlanması ve ülkemizin gelişmesi için dayanışma önemlidir.

 

I- YARINLAR İÇİN BİRLİKTE KORUYALIM

KAMU MALI – ORTAK YAŞAM ALANI

Kamu malı özel mülkiyete konu olmayan ve doğrudan doğruya kamunun (halkın) yararlanmasına ayrılan mallardır. Belediye otobüsleri, okul binası ve eşyaları, sokak lambaları, telefon kulübeleri vb. kamu malına örnektir.

Spor salonları, parklar, hastaneler, plajlar, piknik alanları, ormanlar vb. ise gün içerisinde bir çok kişinin ziyaret ettiği, yararlandığı toplu yaşam alanlarıdır.

Kamu mallarından ve ortak yaşam alanlarından herkesin yararlanma hakkı vardır. Bu mallar ve alanlar toplumun tüm kesimlerine hizmet verir.

Bu mal ve hizmetler halktan toplanan vergilerle veya bağışlarla tedarik edilir ve devlet malı olarak da adlandırılır. Okulda kullandığımız eşyalar da devlet malıdır; okul da ortak yaşam alanıdır.

Bu mallar, onları kullanan kişilere emanet edilmiştir. Emaneti korumak da insanlık görevidir, bir erdemdir. Bunların tümünün kolluk kuvvetleriyle denetlenmesi olanaksızdır. Gerek kamuya ait okul, hastane gibi yerlerdeki eşya, araç ve gereçlerin kullanımında, gerekse orman, park, deniz, gibi doğal kaynakların kullanımında oldukça ölçülü ve titiz davranmalıyız.

Okulumuzda ders araç ve gereçlerine okulun iç ve dış temizliğine, su ve enerji tasarrufuna gösterdiğimiz özeni, okul dışındaki tüm kamu mallarına ve ortak yaşam alanlarına da göstermeliyiz.

Bu özen vatandaş olarak bizde bir bilincin geliştirdiğini ve yerleştiğini gösterir. Bu bilincin oluşmasında, yerleşmesinde eğitim önemli rol oynar.

“Bilinçli insan ortak yaşam alanlarından herkesin yararlanma hakkı olduğunu bilir, buraların kirletilmesine karşı duyarsız kalmaz.” 

“Kamu mallarının üzerinde özel mallara göre daha sıkı bir ceza koruması vardır. Örneğin, Türk Ceza Kanunu’nda hırsızlık, bir yıldan üç yıla kadar, hapis cezasını gerektirirken, nitelikli hırsızlık başlığı altında düzenlenen kamu malı ya da kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir mal hakkında hırsızlık iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası gerektirmektedir. Aynı şekilde Türk Ceza Kanunu, özel bir kişinin malına zarar verme suçunu dört aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırırken, kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında işlenen mala zarar verme suçunun bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırmaktadır.”

“Okulda demirbaş olarak kullanılan mallar demirbaş defterine kayıtlıdır. Bu şekilde eşyaların özenli kullanılması ve ilgililerin sorumluluk taşıması amaçlanmaktadır. Ayrıca eşyaları kullananların zarar vermesinin önüne geçilmesi, onları koruması da amaçlanmaktadır. Bunun yanında elektrik, su, yakıt, kâğıt gibi tüketim mallarının kullanımında tutumlu olunması, israf etmekten kaçınılması gerekmektedir.”

“Okulumuz bizim ortak yaşam alanlarımızdır. Okulumuzu temiz tutarak kendimize temiz bir çevre oluşturuyoruz. Herkese, temiz bir çevre oluşturmak için çağrıda bulunuyoruz.”

İ- MUTLU BİR YAŞAM İÇİN

Devlet, bir sınıf veya kesimin değil, tüm vatandaşların refah ve mutluluğunu sağlayacak sosyal politikalar yürütülmelidir. Yoksullara, bakıma muhtaç yaşlılara ve çocuklara, işsizlere terk edilmemişlik ve kimsesizlik duygusu yaşatmamayı hedeflemelidir.

Devletin zor durumdaki vatandaşların sorunlarıyla ilgilenmesi onların toplumda hak ettikleri yeri almalarında tek başına yeterli görülmez. Gönüllü kuruluşların ve yurttaşların katkıları ile söz konusu vatandaşlara daha iyi yaşama koşulları sağlanabilir.

Yaşlıların, kimsesizlerin, engellilerin sorunlarına sahip çıkmak insanlık ve yurttaşlık görevidir. Onun için toplumda bu bilincin yerleşmesi önemlidir.

“Bir toplumun gelişmişlik düzeyi, engellilere sunulan imkan ve hizmetlerle doğru orantılıdır.”

GEÇMİŞE SAYGI, GELECEĞE KATKI 

Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılar saygıya, sevgiye, hürmete layık kimselerdir. Onlara saygı bir millet borcudur. Yaşlı bireylerin toplumla bütünleşmesi, daha aktif olması ve yaşama bağlı kılınmaları için kendilerine minnet borcunun ödenmesi gerekir.

Bir ömrün büyük bir kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş insanların, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna yakışır bir şekilde bakım talep etme hakları vardır. Ailelerinden ve çocuklarından bu hizmeti çeşitli nedenlerle alamayanlara bu hizmet imkanlar ölçüsünde devletimiz tarafından verilmektedir.

Ülkemizde her yıl 18 -24 Mart tarihleri arası “Yaşlılara Saygı Haftası ” olarak kutlanmaktadır.

ENGELLERİ BİRLİKTE AŞALIM

Engelli: Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmiş kişidir. Engelliler toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan kişilerdir. Korunma, bakım,  rehabilitasyon, danışmanlık kişiler ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyarlar. Engelli kişi normal sayılabilecek bir insana göre bir işi yapabilme yeteneğini kaybetmiş veya kısıtlanmıştır.

Bir toplumda engellilerin varlığı, onların toplumla bütünleşme gereksinimini ve sorununu ortaya çıkarmaktadır.

Engellilerin topluma bütünleşme yönünde yoğun sorunlar içinde yaşadıkları bilinmektedir. Bu sorunlar, engelli bireylerin içinde yaşadıkları topluma bir bütünlük içinde yaşmalarını güçleştirme, onların kendilerini mutsuz hissetmelerine neden olmaktadır. Bu da temel bir insan hakkı olan bireyin kendisini gerçekleştirme hakkını ortadan kaldıran düşük yaşama kalitesi demektir. 

  • Bireyin fiziksel işlevlerindeki bozukluk ve bunların hareket yeteneğine yarattığı eksiklik ve güçlük onu toplumun diğer bireylerinden farklı kılar. Bu farklılık engellilerin yaşadığı ayrımcıların da asıl nedenidir. Bilindiği gibi her türlü ayrımcılığın farklı olmak yani ‘’alışmamış özelliklere’’ sahip olmak vardır. Bireyi toplumdan uzaklaştırır. Toplumsal destek sistemlerinin yetersizliği, toplumun dışlayıcı tutum ve davranışları da engelli bireyin topluma eşit bireyler olarak katılmasını sınırlar.

  • Gerekli önlemler alındığında bilinçli bir toplum yaratıldığında engellilik büyür. Büyük oranda önlenebilir. Bunun için insana her şeyin üstünde değer veren bir anlayışın toplumda benimsenip yerleştirilmesi gerekir.

  • ‘’Engelliler İçin Fırsat Eşitliği Konusunda Standart Kurallar’’ da engelliler topluma eşit katılımları için bazı ön koşullardan söz edilmektedir: Bunlar bilinçlendirme, tıbbi bakım, rehabilitasyonve yardım hizmetleridir. Engelliliğe neden olabilecek durumların ortaya çıkartılması değerlendirilmesi ve bunların giderilmesi konularında etkili programlar önerilmektedir. Bu programlar yoluyla engelliliğe neden olan etkenlerden korunmak, bu etkenleri azaltmak ya da yok etmek olanaklı olabilecektir. Söz konusu programlara engellilerin, ailelerin ve ilgili kuruluşların katılımı büyük önem taşımaktadır.

KİMSESİZ ÇOCUKLAR

Toplumda ilgi ve yardım bekleyen bir kesim daha vardır ki, bunlar kimsesizler ile sokak çocuklarıdır. Bunlar maddi desteklerin yanında ilgi, sevgi ve şefkat beklemektedirler. İnsanlar;

  • Kalplerin de kimsesizler ve korunmaya muhtaç çocuklar için bir yer açarak,

  • Bakım evleriyle temas kurup, orada bulunanlara manevi destek, yeri gelince maddi destek vererek,

  • Çocuk evlerindeki çocuklara ‘’gönüllü aile’’ olarak,

  • Gönüllü kuruluşlar ve yerel yönetim kuruluşları olarak bölgelerinde yeni çocuk evleri ve kimsesizler için bakım evleri açarak, yardımcı olabilirler.

J- TOPLUMSAL SORUNLAR VE SOSYAL SORUMLULUK

İnsanların yaşamda karşılaştıkları açlık, yoksulluk, israf, işsizlik, trafik, çevre kirliliği, küresel ısınma, göç, çölleşme, kaynakların azalması, salgın hastalıklar gibi bazı sorunlar vardır ki bunlar toplumsal sorunlardır.

Bu sorunlar insan yaşamı için büyük tehditler oluşturmaktadır. Çözümü için de ulusal ya da uluslara arası boyutta çaba getirmektedir. Öyle ki toplumsal sorunların pek çoğu tüm dünyayı ilgilendirmektedir.

Toplumsal sorunların çözümünde kişilere düşen öncelikle bu tür sorunlara karşı duyarlı olmaktır. Duyarlılık oluştuktan sonra, etkin çözüm arayışlarında etkin rol almaktır.

AÇLIK – YOKSULLUK 

Dünyanın pek çok bölgesinde açlık ve yoksulluk sınırlarının altında yaşayan insanlar vardır. 

Yoksulluk, maddi yönden yetersiz olma, insan onuruna yaraşır bir düzeyin altında olma durumudur. Yoksul insanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Yoksul ülkelerde çocukların beşte biri yaşına erişemeden ölüyor. Gelişmiş ülkelerde bu oran %1’dir. Yoksul ülkelerde 5 yaşından küçük çocukların P’ si yetersiz beslenmektedir.

Dünya genellinde 854 milyon kişi açlık çekiyor. Kuraklık, çatışma ve anlaşmazlıklar yanı sıra artan maliyetler yüzünden açlık sorunu giderek de derinleşiyor.

Açlık ve yoksulluğu yok etmek için sadece acil ihtiyaçlarla ilgilenmek yerine, bu olguların kökeninde yatan sebeplerle yüzleşmek gerekiyor. Bunun için uluslar arası boyutta mücadele edilmesi zorunludur.

İŞSİZLİK

Çalışmak istediği halde iş bulamayan yetişkinlere işsiz denir. İnsanların gelişmelerinin ve onların korumaları önünde engel oluşturan konular arasında işsizlik ve kötü çalışma koşulları vardır.

Çalışma hakkı, sosyal ve ekonomik bir haktır. Bu hak, insan onurunu güvence altına almanın temel koşulunu sağladığı için önemlidir. Bu hak güvence altına alınmadığında diğer haklarının hayata geçirilmesi güçleşir.

İşsiz kişinin hem kendisine hem de kedine bağlı yaşayanlara uygun yaşama koşullarını sağlayamaması, beraberinde sosyal güvenlik sorunlarını ortaya çıkarır.

İşsizlik kişinin üzerinde psikolojik baskı oluşturur. Gençler arasında işsizlik şiddet, su, intihar, uyuşturucu bağımlılığı gibi sosyal sorunlara zemin hazırlar.

ÇEVRE-ÇÖLLEŞME

Hava, su ve toprak yeryüzünde hayatın devamını mümkün kılacak en önemli üç varlığımızdır. Hayati öneme sahip bu kaynaklarımızın endüstriyel atıklar, tarımda kullanılan zehirler, gübreler, genetiğiyle oynanmış ürünler, evsel atıklar ve kitsel imha silahlarının etkileriyle zarar görmesiyle ekolojik dengeler bozulmaya başlamıştır. Bu durumda doğal çevrenin korunması insanlık için önemli bir sorun oluşturulmuştur. Sonuç olarak insanlar çevrenin gelecekteki durumlarıyla ilgilenmek zorunda kalmıştır.

5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ

1997’de Kyoto’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda sanayileşmiş ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltmak üzere bazı taahhütlere bulundu.

Çölleşme: Erozyon, iklim değişikliği, ormanların tahribi, toprağın aşırı kullanımı ve yanlış sulama yöntemleri nedeniyle ortaya çıkıyor. Kıtlık, yoksulluk, sağlıksız beslenme, sel taşkınları göçlere neden olabiliyor. Çölleşme, dünyada 110 ülkeyi etkiliyor, her yıl 6 milyar hektar alan çölleşiyor.

Türkiye’de, doğal yapının bozulması, bilinçsiz riskini ortaya çıkarmaktadır. Örneğin Türkiye’nin tahıl ambarı olan Konya Ovası yeraltı sularının sulama amaçlı çekilmesiyle çölleşme tehdidi altındadır.

Çölleşme ile mücadele için erozyon kontrolü, çölleşme hakkında bilinçlenme, halkın katılımcılığı, ormanların korunması gibi çalışmalar yapılması gerekiyor.

Okullar ve sivil toplum kuruluşları genç insanların çevreyle ilgili konularda aktif olması için fırsatlar oluşturmaktadır. Gençler yaşadıkları evleri, okulları evre dostu hale getirip yerel karar alma süreçlerine katılım sağlayabiliyorlar. Mektup kampanyaları düzenleyerek kendilerini ilgilendiren konularda barışçıl gösteriler yürüterek bölgesel ve ulusal düzeyde kamuoyu tartışmalarına etkide bulunuyorlar. Greenpeace gibi uluslararası kampanya örgütler aracılığıyla bir etki oluşturmaya çalışıyor. Örneğin sokak gösterileri, bisiklet geçitleri, açık hava konserleri, okullarda makale ve poster yarışları, ağaç dikilimi, geri dönüşüm çalışmaları ve çevre temizliği çekildiği temalarla soruna duyarlılıklarını ortaya koyuyorlar.

KÜRESEL ISINMA

Fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı, toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle atmosfere verilen doğaya zararlı gazların sera etkisi yaratmasıyla dünya yüzeyinde sıcaklığın arasına küresel ısınma denir.

Küresel ısınmaya bağlı olarak kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kesimlerinde toprak kayıpları artıyor. Bu değişikliklere dayanamayan bitki ve hayvan türlerde de ya azalıyor ya da tamamen yok oluyor.

Sera gazları güneş ve yer radyasyonunu tutarak, atmosferin ısınmasında başlıca etkendir. Dünyanın dengesini bozan bu durum karşısında en büyük görev insana düşüyor. İnsanların ölçülü tüketen, yeniden kullanan, geri dönüştüren bir yaşam tarzı geliştirmesi gerekiyor. Bu konuda herkesin duyarlı olması bekliyor.

TRAFİK

Gelişmiş ya da gelişmekte olan tüm ülkelerde trafik toplumsal bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde de önemli ve çözüm bekleyen sorunların biridir.

Trafik sorunu toplumun her bireyini ilgilendirmektedir; çözümü de toplumu tüm kesimlerin ortak çabasını ve duyarlılığını gerektirmektedir.

Sorunun çözümünde, denetleme ekipleriyle birlikte basın kuruluşları, sivil topum örgütleri ve vatandaşların bilinçli ve gönüllü faaliyetlerde bulunmaları büyük önem taşımaktadır. Trafik sorunlarına duyarlı ve başkalarının haklarına saygılı bir kuşak yetişmesine katkıda bulunmak soruna en temel çözümdür.

Trafik kazalarının ve sorunlarının yaşanmaması için sürücü ve yaya olarak duyarlı, dikkatli ve sorumlu davranmalıyız; görevlilere yardımcı olmalıyız; gerek şehir içi, gerek şehirlerarası trafik akışında kurallara uymaya ve uyarılara dikkate almaya özen göstermeliyiz.

SALGIN HASTALIKLAR

Deli dana, domuz gribi, kuş gribi, AİDS gibi bulaşıcı, salgın ve tehlikeli hastalıklar insan yaşamı için tehdit oluşturmaktadır. Bu tür hastalıklar günümüz dünyasında ulusal sınırları aşmıştır. Dolayısıyla bu hastalıklarla mücadelede de uluslar arası işbirliği zorunlu hale gelmektedir.


Yorumlar - Yorum Yaz