•> Bütün Türk boylan Orta Asya'yı terk etmediler. Yaşamaya elverişli yerler bulanlar o bölgede kalarak daha sonraki dönemlerde bulundukları yerlerde büyük devletler kurmuşlardır.
Göçlerden Sonra Orta Asya’da Kurulan Türk Devletleri
HUNLAR(ASYA HUNLARI) (M.Ö. 220 - M.S. 216)
M.Ö. III. yy'da Orhun ve Selenga nehirleri çevresinde kurutmuştur.
Başkent Ötüken'dir.
Bilinen ilk Türk Devleti'dir.
Hunların bilinen ilk hükümdarı Tuman (Teoman)'dır. Oğlu Mete Han zamanında Hunlar en parlak zamanını yaşamışlardır.
Mete Çin'i vergiye bağlamıştır. Çin kalabalık nüfusundan dolayı istila etmemiş ve Çin'e yerleşmemiştir.
Mete Han'dan sonra Hunlar zayıflamaya başlamış ve Çinlilerle yapılan savaşlar sonucunda M.S 48 yılında kuzey ve güney olarak ayrılmışlardır
KAVİMLER GÖÇÜ
Kuzey Hunlarının M.S. 375'te Karadeniz'in kuzeyindeki toplulukları yurtlarından etmeleriyle başlayan Avrupa'daki kavimlerin yer değiştirme sürecine "Kavimler Göçü" denilmektedir. Bu büyük olayın başlıca sonuçları şunlardır.
ü Roma İmparatorluğu M.S. 395'te Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.
ü Batı Roma M.S.476'da yıkıldı.
ü İlkçağ kapandı, Ortaçağ başladı.
ü Günümüz Avrupa toplumlarının temelleri oluşturuldu.
ü -Avrupa'da Feodalite (Derebeylik) sistemi oluştu.
ü Batı Hunlar, Avrupa Hun Devleti'ni kurdu.
ü Kavimlerin Hristiyanlığı kabul etmesi üzerine, Kilise Avrupa'daki en büyük güç haline geldi.
AVRUPA HUN DEVLETİ (375 -469)
Balamir başkanlığında Orta Macaristan bölgesinde kurulmuştur. (375)
Başkenti Budapeşte'dir.
Attila zamanında en parlak zamanını yaşamışlardır(434-453).Bu dönemde Doğu Roma İmparatorluğu ile imzalanan Margos Antlaşması ile üstünlük sağlanmış Batı Roma(Bizans) vergiye bağlanmış. Bu dönem içerisinde Attila, Avrupa'nın korkulu rüyası haline gelmiştir.
Attila'nın ölümünden sonra devlet zayıflamış. 469 yılında Bulgar ve Macar saldırıları ile ortadan kalkmıştır.
GÖKTÜRKLER (552)
Çin baskısı altında yaşayan Türkler, iç karışıklıklardan faydalanarak bağımsız birlikler halinde yaşamaya başladılar. Göktürklerin bu yılları Ergenekon destanının konusuolmuştur.
Göktürklerle ilgili bilgileri Ergenekon destanından öğrenmekteyiz. Bundan dolayı ilk dönemleri ile ilgili bilgileri net değildir.
552 yılında Bumin Kağan liderliğinde Ötüken'de kurulmuştur.
Mukan Kağan ve İstemi Yabgu dönemi en parlak oldukları zamandır. Bu dönemde İpek Yolu’na hakim oldular.
Göktürkler 582 yılında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Göktürkler 630'da Batı Göktürkler ise 655 yılında Çin egemenliğine girerek bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir.
II. GÖKTÜRK(KUTLUK)DEVLETİ(682-745)
Çin hakimiyetine giren Doğu Göktürklü Türk beyleri, Çin'e karşı bağımsızlık mücadelesi başlattılar. Mücadele sonucunda 682 yılında Kutluk Kağan, Vezir Tonyukuk ile beraber Çin'e karşı verdikleri bağımsızlık mücadelesini kazandılar.
Devlet en parlak dönemini Bilge Kağan döneminde yaşadı. Bu dönemde Tonyukuk vezir, Kül Tigin de ordu komutanı olmuştur.
Sırası ile Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan'ın ölmeleri üzerine Basmiller, Karluklar ve Uygurlar birleşerek 745'te Göktürkleri yıktılar.
BİLGİ BANKASI
Göktürkler, ilk kez Türk adını taşıyan bir devlet kurmuşlardır.
En eski yazılı Türk belgeleri Göktürklere aittir. (Orhun Kitabeleri)
38 harfli kendilerine özgü alfabe kullanmışlardır.
Türkler arasında devlet ve millet olma bilinci en üst seviyeye bu dönemde çıkmıştır.
UYGURLAR (745-840)
Göktürklerden sonra 745 yılında Ötüken'de kurulmuştur. Önce Ötüken olan başkentleri daha sonra Ordu -Balık (Kara Balasagun) olmuştur.
Çinliler ile Müslüman Araplar arasındaki mücadelede Uygurlar Müslümanları desteklemişlerdir. Nitekim 751 Talaş Savaşı'nı Müslüman Araplar kazanmıştır. Talaş Savaşı İslamiyet'in Türkler arasında yayılmasına zemin hazırlamıştır.
Uygurlar Böğü Kağan zamanında Maniheizmi resmi din olarak kabul etmişlerdir. (763) Bu dini kabul ettikten sonra hayvancılığı terk edip tarım ve ticaretle uğraşmaya başlamışlardır. Bunun sonucunda yerleşik hayata geçen Uygurlar, zamanla savaşçı özelliklerini yitirmişlerdir.
840'ta Kırgızlara yenilip Doğu Türkistan'a göç etmişler ve burada bir devlet kurmuşlardır.
XIII. yy.'da Moğol egemenliğini kabul eden Uygurlar Moğol yönetiminde önemli görevler üstlendiler.
BİLGİ BANKASI
Uygurlar, yerleşik hayata geçen ilk Türk devletidir.
Saraylar, tapınaklar gibi kalıcı mimari eserler bıraktılar.
14-18 harfli Uygur alfabesini kullanmışlardır.
Klişe matbaayı bulan Uygurlar, Türkçe kitaplar basmışlardır.
Orta Asya Türk Devletlerinde Kültür Ve Uygarlık
DEVLET YÖNETİMİ
Orta Asya Türk devletlerinde hükümdarlar; kağan, han, hakan, ilteber, ilteriş, idikut gibi unvanlar almışlardır. Örneğin; Göktürkleri ikinci defa bir-araya getiren Kutluk Han'a, devleti derleyip toparlayan anlamına gelen "ilteriş" unvanı verilmiştir.
Kağanın temel görevi ülkede otorite ve birliği kurarak halkın ihtiyaçlarını karşılamaktır. Kağan'ın dışında ülke yönetiminde eşi, Hatun da etkilidir. Hatun gerektiğinde ülke yönetimine vekillik yapar hatta elçi bile kabul ederdi.
Egemenlik Anlayışı
Türkler Gök-Tanrı dinine inanmışlardır. Türklerin inancına göre, yönetme yetkisi hükümdara Gök-Tanrı tarafından verilmiştir, "kut" adı verilen bu yetkinin kişinin kanında dolaştığına inanılmıştır. Bu anlayışa göre ülke hanedan üyeleri arasında paylaşılarak yönetilmiştir. Ama sürekli yaşanan taht kavgaları sonucu devletler kısa sürede zayıflayıp yıkılmıştır.
Egemenlik anlayışını ortaya koyan, "Ülke, hanedan üyelerinin ortak malıdır."cümlesidir. Bu anlayışta tahta kimin çıkacağı belirgin olmadığı için çok zorlanılmıştır.
Siyasi Yapı
Orta Asya'da Türk devletlerinde ülke, hanedan üyelerinin ortak malıydı ve paylaşılarak yönetilirdi.
Uygulanan yönetim şekillerinden biri olan "ikili yönetim" de ülkenin hanedanın ortak malı olması anlayışına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Buna göre, ülke doğu ve batı olmak üzere iki merkeze ayrılmıştır. Doğu, kutsal sayılan taraf olduğu için Kağana; batı taraf ise"yabgu" denilen birine bırakılmıştır. Yönetimde, batıyı yöneten yabgu iç işlerinde serbesttir ama dış işlerde kağana bağlıdır.
Gerek "kut" anlayışı gerekse "ikili yönetim" uygulaması merkezi otoriteyi bozmuş, Türk devletlerini zayıflatmıştır.
Orta Asya devletlerinin yapılanmasında kağanın yanında bir de meclis bulunmuştur.Kurultay (Kengeş) adı verilen bu mecliste devlet meseleleri görüşülüp karara bağlanırdı. Alınan kararların kağana onaylatılması zorunlu olduğundan bu meclis danışma meclisiydi.
Sosyal Yapı
Orta Asya Türklerinin yaşamlarının her alanına etki eden Bozkır kültürü ve yarı göçebe yaşam tarzı, özellikle sosyal yapıyı şekillendirmiştir. Yaşadıkları coğrafyanın zor şartları karşısında ayakta kalabilmek için Türk toplulukları, teşkilatçı bir karakter kazanmışlardır. Hem siyasi hem de sosyal hayatın teşkilatlı düzeni, Türklerin tarih boyunca pek çok devlet kurmalarının temel sebebidir.
Eski Türklerde sosyal yapının temeli aileye dayanmaktadır. Oğuş denilen ailelerin birleşmesiyle urug adı verilen sülaleler oluşmaktadır. Urugların birleşmesiyle boylar,boyların bir araya gelmesiyle budun denilen millet meydana gelmektedir. Milletin siyasi teşkilatlanmayı gerçekleştirmesiyle de il denilen devlet oluşturulurdu.
EKONOMİK HAYAT Türklerin en önemli geçim kaynağı hayvancılıktır. At ve koyun, yetiştirilen önemli hayvanlardır. Atı tarihte evcilleştiren ilk toplum Türklerdir. Orta Asya'da belli merkezlerde ayrıca balıkçılık da yapılmıştır.
Orta Asya Türkleri içerisinde Uygurlardan itibaren yerleşik yaşam başlamış ve tarımsal faaliyetler görülmüştür. Hayvansal gıda tüketimini terk eden Uygurlar, tarımı temel ekonomik uğraş olarak seçmişlerdir.
İpek Yolu, Türklerin yaşadığı bölgenin en önemli ekonomik kaynağıdır. Çin'den başlayarak, Orta Asya'yı geçen Anadolu'ya hatta Avrupa'ya ulaşan bu ticaret yolu, Türk-Çin savaşlarının da temel sebebidir. Bu yola hakim olan devletin zenginliğe kavuştuğu düşünülürse, verilen mücadeleler daha kolay anlaşılır. Göktürkler döneminde Çin sınırında ortak pazar şehirleri kurulmuş; canlı bir ticaret ortamı oluşturulmuştur. Bu dönemde Türkler daha çok hayvan ve hayvansal ürünler satmış, tarımsal gıdalar almışlardır.Yerleşik yaşama geçen Uygurlar döneminde ticaret büyük gelişme göstermiştir. Daha çok tarımsal ürünlerin alınıp satıldığı bu dönemde Uygurlar, üzerinde kağanın mührü bulunan bez parçalarını para olarak kullanmışlardır. Bunlara kamdu adını vermişlerdir.
ORDU
Geniş bozkırların ortasında her an saldırıya açık, savunmasız bir coğrafyada yaşayan Türkler, mücadeleci ve savaşçı bir karakter kazanmışlardır. Türklerde askerlik bir meslek olarak görülmemiştir. Karşılaşılan saldırılarda kadın, erkek, çoluk, çocuk ayırdetmeden herkes düşmana karşı koymuştur. Bu nedenle Türkler "ordu - millet" olarak nitelendirilmişlerdir.
Atı evcilleştirmeleri sosyal yaşamda olduğu gibi askeri alanda da Türklere üstünlük kazandıracaktır. Türkler hareketli ve güçlü yapılarını at ile pekiştirmişlerdir. Bu sayede etkili savaş taktikleri geliştirmişlerdir.
ilk düzenli Türk ordusu Asya Hun hükümdarı Mete Han tarafından kurulmuştur. Bu yüzden günümüzde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kuruluş yılı olarak, Mete Han'ın tahta çıktığı M.Ö. 209 yılı kabul edilir. Mete Han, orduyu onluk, yüzlük, binlik ve onbinlik birimlere ayırmıştır. Bu ayırım bugün hala kullanılmaktadır. Bu birliklerin başında onbaşı, yüzbaşı, binbaşı gibi rütbelere sahip komutanlar bulunmaktadır.
Orta Asya Türklerinde, sivil hayatta çalışan herkes aynı zamanda asker sayılmıştır. Ama bugün askerlik görevi, 20 yaşını doldurmuş erkeklere aittir. Ayrıca askerlik günümüzde bir meslek haline gelmiştir.
Eski Türklerde orduda; kargı, ok, yay, kılıç ve kalkan gibi silahlar kullanılırdı. Bugün bu silahların yerini ateşli silahlar aldı.
DİN VE İNANIŞ
İslamiyet öncesi Türk toplumlarındaki en yaygın din Gök-Tanrı inancı idi. Ahiret inancının da varolduğu bu dine göre, yerin ve göğün yaratıcısı tek ve soyut bir güç kabul edilmiştir. Göçebe toplumda tapınak yapımı görülmemiştir.
Türklerde ölülere saygı duyulmuş; onlar için yas tutulmuş ve yuğ adı verilen törenler düzenlenmiştir. Ölüler kurgan adı verilen mezarlara gömülmüştür. Mezarın başına da, ölünün hayattayken öldürdüğü düşman sayısı kadar, balbal adı verilen taşlar dikilmiştir. Ölünün mezara eşyalarıyla hatta atıyla beraber gömülmesi; Türkler'de ölümden sonraki yaşama yani ahiret hayatına inancın olduğunu gösterir.
Uygurlar Maniheizm dinini benimsemişlerdir. Bu din Uygurların yaşam şeklini, hayvani gıdalar yemeyi ve savaşmayı yasaklamıştır. Bunun üzerine Uygurlar tarımla uğraşmış, yerleşik hayata geçmiş; surlarla çevrilmiş şehirler kurmuşlardır. Uygurlarda mimari gelişmiştir. Tapınak yapımına da önem vermişlerdir. Ama savaşçılık özelliklerini kaybetmişlerdir.
HUKUK SİSTEMİ Orta Asya Türk toplulukları, yarı göçebe yaşam tarzını benimsedikleri için, gelişmiş bir yazılı kültüre sahip değillerdi. Yazılı hukuk kuralları da bulunmazdı. Sosyal yaşamı düzenleyen "töre" adı verilen sözlü kurallardı. Töre; adalet, eşitlik ve iyiliğe dayanırdı. Töreye kağan bile uymak zorundaydı.
Türklerde yazılı hukuk kurallarına yerleşik hayata geçen ilk Türk devleti Uygurlar'da rastlanmıştır.
BİLİM VE SANAT
Orta Asya Türk sanatı Uygurlara kadar olan dönem ve Uygurlardan sonraki dönem olarak ele alınabilir. Uygurlara kadar olan dönemde daha çok göçebe yaşamın etkisi vardır. Bu dönem eserleri taşınabilir, hafif nitelikte sanat ürünleridir. Göçebe toplum için önemli olan hareketli av sahneleri ve hayvan motifleri işlenen başlıca figürlerdir. Halıcılık ve dokumacılık çok gelişmiştir. Göçebe Türklerin madenleri işlemedeki başarıları da meşhurdur. Madenden savaş aletleri ve silahlar yapılmıştır.
Uygurlar yerleşik hayata geçmişler ve daha kalıcı sanat eserleri meydana getirmişlerdir. Uygurlarda çok gelişmiş bir şehir mimarisi ve tapınak yapımı göze çarpmaktadır.
Uygurlar, minyatür sanatını tüm dünyaya öğreten devlettir.
Orta Asya Türklerinde gözümüze çarpan en önemli bilimsel çalışma "On İki Hayvanlı Türk Takvimi" dir. Bu takvimde her yıla bir hayvan ismi verilmiştir
.
YAZI –DİL-EDEBİYAT
Orta Asya Türklerinde karşımıza çıkan ilk alfabe Göktürklere aittir. Göktürk Alfabesi38 harften oluşmaktadır. Bu alfabeyle yazılmış en önemli eser, Türklere ait ilk edebi eser olan Orhun Abideleri'dir. II. Göktürk Devleti dönemine ait olan bu eserler; Bilge Han,kardeşi Kül Tigin ve Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir. Abideleri Yolluğ Tigin yazmıştır.
Orhun Abideleri'nin Türk tarihindeki önemi ve özellikleri şu şekilde sıralanabilir;
- Akıcı ve edebi bir dilde yazılmıştır.
- Gelişmiş ve işlek bir alfabe ve dile sahip olması, Türklerin yazıyı uzun süredir kullandığının göstergesidir.
- Abideler Türk adının geçtiği ilk Türkçe metinlerdir.
- Türk tarihinin ilk yerli kaynaklarıdır.
- Türk tarihinin ilk edebi eserleridir.
-Türklerin siyasi tarihi, Türk devlet anlayışı, devlet - halk ilişkilerinin niteliği, Türk kültürü hakkında temel bilgi kaynağıdır.
Orhun Abideleri 1893 yılında Danimarkalı bilimci VVilhelm Thomsen tarafından okunmuştur.
Türklere ait ikinci alfabe Uygurlar’ın 18 harften oluşan Uygur Alfabesidir.
Bozkır yaşantısına sahip Orta Asya Türk toplulukları, Uygurlara kadar çok fazla yazılı eser bırakmamışlardır. Sözlü edebiyat alanında pek çok eser oluşturmuşlardır. Bunlar arasında en önemli olanlar, destanlardır.En ünlü Türk destanları arasında şunları sayabiliriz; Hunlar'a ait Oğuz Kağan Destanı, Saka Türklerine ait Alp Er Tunga Destanı, Göktürklere ait Ergenekon Destanı, Uygurlara ait Türeyiş ve Göç Destanları, Kırgızlara ait Manas Destanı.