• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Ders-Akademi/1405878436342260

Üyelik Girişi

Elektronik Yüzyıl

                  ELEKTRONİK YÜZYIL

YAŞAMIN İÇİNDE SOSYAL BİLİMLER

Ø  İçinde insan olan ve topluma ait olan bü­tün unsurların incelendiği bilim dalına sosyal bi­limler denir.
Ø  Sosyal bilimler; tarih, coğrafya, felsefe, psikoloji, sosyoloji, arkeoloji, antropoloji, ekonomi ve siyaset gibi birçok bilim dalını içine alan geniş bir bilimdir.
Ø  Sosyal bilimler hayatımızın her alanında vardır. İnsan, hayatında yaşadığı değişim ve ge­lişimleri anlatabilmek için sosyal bilimlerden ya­rarlanmak zorundadır.

     SOSYAL BİLİM DALLARININ TOPLUM HAYATINA OLAN ETKİLER
Ø  Tarih: Toplumu etkileyen hareketlerden do­ğan olayları, zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki ilişki ve bağlantıları ortaya ko­yan bilim dalıdır.
Ø  Tarih bilimi, geç­mişe ait bilgiler sunarken aynı zamanda geçmiş­te yaşanan olayların neden ve sonuçlarını değer­lendirme fırsatı da verir.
Ø  Sosyoloji: Bir toplumun örfünü, âdetini, ya­şam biçimlerini, toplumsal olay ve kurumlarını in­celeyen bilim dalıdır. Sosyoloji, törelerimizi, ina­nış ve düşüncelerimizi kısaca kültürümüzü ince­lemektedir.
Ø  Sosyoloji ile uğraşan bilim insanlarına ise sosyolog denir. Sosyologlar, toplum içindeki de­ğerleri araştırır.
Ø  Coğrafya: İnsanın içinde yaşadığı çevrenin doğal özelliklerini, insan ile doğal çevre etkileşi­mini konu edinen sosyal bilim dalıdır.
Ø  Coğrafyanın konusu yeryüzüdür,İnsanlar ve diğer canlılar, yeryüzü dediğimiz doğal çevre­de yaşarlar. İnsanlar yaşadıkları çevreden etkile­nirler. Ancak uygarlık seviyesi yükseldikçe doğal ortamı etkilemeye, daha uygun hayat şartları elde edebilmek için çevrelerini değiştirmeye çalışırlar.
Ø  Coğrafya ile uğraşan bilim insanları çevre bilinci yüksek ve doğal çevrelerine karşı duyarlı kimselerdir.
Ø  Felsefe:  Varlığın ve bilginin kaynağını bilim­sel olarak araştıran bir bilim dalıdır.
Ø  Antropoloji: Kazılar sonucunda ortaya çı­karılan insan iskeletlerini inceleyerek insan ırkla­rını sınıflandıran bir bilim dalıdır.
Ø  Arkeoloji: Uzak ya da yakın geçmişte yaşa­mış insan topluluklarının ve onların oluşturdukla­rı siyasi ve sosyal yapıların ve tüm maddi kültür varlıklarının ortaya çıkarılıp incelenmesi ve insan­lığın yararına sunulmasını amaçlayan bir bilim dalıdır.
Ø  Hukuk: Toplumsal ilişkileri düzenleyen, dev­letin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü­nü inceleyen bir bilim dalıdır.
Ø  Ekonomi: İnsanların yaşamak için üretim yapma ve üretimi bölüşme biçimlerini inceleyen bir bilim dalıdır.

İLERLEMENİN SINIRI YOKTUR

·         İnsanoğlu, doğumundan itibaren sürekli doğayla mücadele halindedir. İlk çağlarda, olum­suz yaşam koşulları (soğuk iklimler, vahşi hay­vanlar) karşısında insanlar çaresiz kalıyorlardı. Tarih boyunca insanlar sürekli olarak doğayı kontrol altına almak ve doğaya hükmetmek için çalışmalar yapmıştır.

·         Taşları yontarak kendilerine aletler yapan insanlar, daha sonraları ateşi bularak doğaya hükmetme yolunda önemli bir adım atmışlardır.

·         İnsanlığın, sürekli gelişim ve değişim içe­risinde olması her geçen gün doğa karşısında in­sanların üstünlüğünü artırmaktadır.

·         İnsanların, doğada bulunan maddeleri kendi işlerine yarar hâle getirebilmek ve yeni mad­deler bulmak için kullandıkları farklı yöntemleri de içine alan tekniklerin tümüne teknoloji denir.

·         Teknolojinin ilk örnekleri taş baltalardır. İl­kel insanlar vahşi hayvanlardan korunmak ama­cıyla taş baltalar yapmışlardır.

·         Teknolojinin ilerlemesi 18. yüzyılda sana­yileşme faaliyetleri ile gerçekleşti. Teknolojik iler­leme ve bilim alanında meydana gelen gelişmeler günümüzde bütün hızıyla devam etmektedir. Teknoloji ve bilimin bu hızla ilerlemesi insan - do­ğa mücadelesinde, insanların daha avantajlı ol­masını sağlamaktadır.

·         İnsanoğlu bugün geçmişe göre teknolojik açıdan daha ileri bir düzeyde bulunmaktadır. Ge­lecekteki insanlar da bugüne göre çok daha iyi bir teknolojik seviyeye sahip olacaklardır, ileriki dö­nemlerde bilim ve teknolojide çok önemli geliş­meler yaşanacaktır. Yaşamı sürdürme ihtiyacı, insanlığı daima yeni arayışlara yönlendirecektir.

·         Son yıllarda bilim ve teknoloji alanında yaşa­nan gelişmeler ve bu gelişmelerin gelecekteki in­san yaşamı üzerine etkilerinden bazıları şunlar­dır:


NANOTEKNOLOJİ
Ø  Çok küçük anlamına gelen Yunanca bir kelimeden türeyen nano, bir ölçü birimidir ve mil­yonlarca parçayı gösterir. Nanoteknoloji genel olarak maddeyi dolaylı olarak atom boyutuna ya­ni "nano" boyutuna indirgeme işidir.
Ø  1974 yılında Tokyo Üniversitesi'nde Nario Taniguchi tarafından ortaya atılan nanotek­noloji, mevcut teknolojilerin daha ileri düzeyde duyarlılık ve küçültülmesine dayalı olarak hızla ortaya çıkan teknolojidir. Gelecekte bu teknoloji muhtemelen moleküler nano büyüklüğündeki bo­yutlarıyla yapı makinelerini ve mekanizmalarını da içerecektir.

Ø  Nanoteknoloji ölçü olarak nanometre adı verilen bir ölçme birimini kullanır. Her bir ölçüde 1 milyar nanometre vardır. Her bir nanometre 3 ile 5 atom genişliğindedir. Ortalama, insan saç teli­nin kalınlığından elli bin kez daha küçüktür.
Ø  Nanoteknolojinin bir yönü de, süper kü­çük bilgisayarlar (bakteri büyüklüğünde), milyar­larca dizüstü bilgisayar gücünde küp şeker bü­yüklüğünde süper bilgisayarlar ya da günümüzün bilgisayarlarından daha güçlü belirli bir büyüklük­te masaüstü bilgisayar modelleri gibi nano boyu­tunda yapılabilmesidir 
Ø  Nanoteknoloji genel amaçlı teknoloji ola­rak adlandırılır. Gerçekleştirildiği zaman, nano­teknoloji bütün sektörlerde ve toplumun her ala­nında önemli bir yere sahip olacaktır. Daha iyi ya­pılmış, daha uzun süre dayanan, daha temiz, gü­venli ve akıllı ürünler evde, iletişimde, tıpta, ula­şımda, tarım ve endüstrinin her alanında kullana­bilecektir.
Ø  İnsan vücudunda dolaşarak, kanser hüc­relerini yayılmadan bulup yok eden tıbbi araçlar üretilebilecektir.
Ø  Elektrik veya bilgisayarlar gibi nanotekno­loji de hayatın her aşamasında insanlara daha iyi olanaklar sunacaktır. Askerî alanda nanoteknolo­ji sayesinde çok daha güçlü silahlar ve gözetleme araçları yapılacaktır.
Ø  Nanoteknolojinin önemli yararlarından bi­ri de sadece daha iyi ürünler değil, aynı zamanda daha gelişmiş üretim araçları sunmasıdır. Bu tek­noloji ile bir bilgisayarda veri dosyaları toplana­bilir ve çok düşük bir maliyette ya da ücretsiz ola­rak istenildiği kadar kopyalanabilir.
Ø  Bu teknoloji sayesinde üretim araçları katlanarak yeniden üretilebilecek ve böylece na­no fabrikası birkaç hafta içerisinde birkaç fabrika­nın üretiminden daha fazla üretim yapacaktır

İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ

Ø  Her türlü bilginin topluma ulaşabilmesi için iletişim teknolojisinin gelişmiş olması gerekir. 19. yüzyıldaelektrikli telgrafın icadıyla iletişim çağı başladı ve günümüzde gelişmiş iletişim araçları sayesinde dünyanın herhangi bir yerindeki kişi ve kuruluşlarla bağlantı kurmak mümkün hâle geldi.

Ø  İletişim alanında meydana gelen gelişme­lerin hızlanmasını sağlayan temel etken uydula­rın uzaya fırlatılması oldu. Bu uydular sayesinde iletişim teknolojileri gelişti; televizyon yayın ağının genişlemesi ile haberlerin her yere ulaşması sağ­landı.

Ø  İletişim alanında yaşanan en büyük geliş­melerden biri de telefondur. TelefonGraham Bell tarafından 1876 yılında icat edildi. 1970'li yıl­lara gelindiğinde evlerimize taşınabilir telefonlar girmeye başladı. 1983 yılında ise ilk cep telefonu yapıldı. Günümüzde ise müzik ve görüntü kaydı yapabilen telefonlar yaygınlaştı.

Alexander Graham Bell, Telefonun Mucidi

Ø  Önceleri sadece sesin iletilmesi sağlanır­ken, günümüz teknolojisinde görüntülü telefon ve internet ile ses ve görüntünün aynı anda dünya­nın her yerine iletilebilmesi sağlandı.

Ø  Günümüz iletişiminde bilgisayarlar çok önemli bir yere sahiptir. Eskiden sadece belli alanlarda ve belli kuruluşlar tarafından kullanılan bilgisayarlar bugün oldukça yaygındır. Telefon ağı ile internete bağlanan bilgisayarlar sadece bil­giyi depolamak için değil, alışveriş yapmak, oto­büs bileti almak veya uzaktaki bir kişiyle haber­leşmek amacıyla kullanılmaya başlandı. İlk kulla­nıldığı dönemlerde bilgisayarların boyutları çok büyükken günümüzde dizüstü bilgisayar boyutu­na gelindi.

Ø  Türkiye, gelişen teknolojiye ve iletişim ça­ğına ayak uydurabilecek alt yapıya sahip ülkeler­den biridir. Ülkemizde de diğer ülkelerde olduğu gibi haberleşmek amacıyla gelişmiş teknolojiler kullanılmaktadır. Uzaya fırlatılan Türksat uydusu ile kişiler ve kurumlar arasındaki bilgi alışverişi hızlı ve güvenli olarak yapılabilmektedir.

ULAŞIM TEKNOLOJİLERİ

Ø  Bilim ve teknolojide meydana gelen geliş­meler ulaşım alanında da etkili oldu.

Ø  Nüfusun artması, sanayinin gelişmesi ve büyük şehirlerin kurulması ile ulaşım, üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu hâline geldi.

Ø  Yüz binlerce insanın bir arada yaşadığı bir şehirde insanların işlerine, okullarına veya ulaşmak istedikleri yere rahat, güvenli ve ekono­mik bir şekilde ulaştırılmasının gerekliliği ulaşım teknolojileri üzerinde çalışmalar yapılmasını sağ­ladı.

Ø  20. yüzyılda kara, deniz, demir ve hava yollarında ulaşımı kolaylaştıran büyük gelişmeler yaşandı.

Ø  Son yıllarda kara yolları yapımına büyük önem verildi ve otoyolların yapımı hızlandı. Kara yollarının gelişmesine bağlı olarak motorlu taşıt­larda modernleşmeye gidildi.

Ø  Günümüzde demiryollarınımodernleş­mesine de önem veriliyor. Özellikle son dönem­lerde hızı çok fazla olan trenler yapılmaya başlan­dı. Örneğin; Japonya ve Avrupa'da saatte 300 -500 km hızla hareket eden trenler sefere konuldu.

Ø  Hızlı taşıma sistemlerinden olan metrola­ra da ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Metrolar sayesinde insanlar gidecekleri yerlere daha kısa sürede ulaşmaktadır.

Ø  20. yüzyılın ortalarına doğru deniz taşı­macılığına olan talep de arttı. Büyük gemiler ya­pıldı ve bunların hızları artırıldı.

Ø  Son yıllarda havacılıalanında da büyük gelişmeler oldu. Yolcu uçaklarının hızı arttı, buna bağlı olarak uçakların uçuş rotaları arttı, gelişen teknoloji ile uçakların daha az yakıt tüketmesi ve gürültüsünün azalması sağlandı.

ARTIK KİMSE KAYBOLMAYACAK

Ø  Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS), dünya üzerindeki kesin yerimizi tespit etmemizi sağlar. GPS, konum belirlemek amacıyla son yıl­larda yapılan en önemli keşiftir.

Ø  Geçmişte insanlar, yönlerini bulmak için doğadan yararlanıyordu. Konumlarını Güneş'e ve yıldızlara bakarak hesaplıyorlardı. Günümüzde konum belirlemedeki en önemli buluş, Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS)dir.

Ø  GPS alıcısı her yerde bir sonraki durağı­mızın neresi olacağını, oraya ne kadar uzaklıkta olduğumuzu, hangi yönde oraya ulaşacağımızı bulmamıza yardımcı olur.

Ø  Yeryüzündeki herhangi bir noktada GPS'nin çalışabilmesi için aynı anda en az dört uy­duyu görmesi gerekir. Bu da yörüngede en azın­dan 25 uydunun bulunmasıyla sağlanabilir. Şu an­da yedekleriyle birlikte toplam 29 GPS uydusu yö­rüngede dolaşmaktadır. Bu uyduların her biri gün­de iki kez Dünya'nın çevresini dolaşmaktadır.

Ø  GPS, kapalı alanlar ve su altı gibi sinyalle­rin alınmasının güçleştiği yerler dışında dünya üzerinde her yerde çalışır. Tipide, yoğun siste, okyanus ortasında bile çalışma özelliğine sahiptir.

Ø  GPS'nin karada, havada ve denizde birçok kullanım alanı vardır. Kara, deniz, hava ve demir yolu taşımacılığında insanlara büyük kolaylık sağ­lar. Ayrıca GPS askerî ve sivil amaçlı olarak uzaya fırlatılan sistemlerden faydalanılarak kullanılır.

ŞEHİRLEŞME

Şehir, içinde yaşadığımız konutlar, sosyal, ekonomik, kültürel amaçlı kullandığımız yapılardan, park, bahçe, meydan, mahalle ve sokaklardan oluşur.

Şehirleşme; İnsanın doğayı ve çevreyi dönüştürme kültürünün bir ürünüdür. Kültürel bir çevre oluşturma mücadelesinin, geçmişten geleceğe uzanan aralıksız bir çabanın ürünüdür.

İnsana, doğa’ya, yaşama dair; bilim, ahlak,din, sanat, mimari sosyal ve kültürel çevre gibi alanlarda mücadelenin en yoğun sürdürüldüğü mekanlardır şehirler.

Her kültür kendi şehrini kurar, her şehrin kimliğini yansıtan bir yerel kültürü vardır.

Ø  İnsanlar beraber yaşayarak toplumu oluş­tururlar. Toplumsal yaşamın gelişmeye başlama­sı insanların yerleşik yaşama geçmeleri ve ilk köyleri kurmaları ile oldu. O dönemlerde nüfusun az olması nedeniyle şehirleşmeye pek ihtiyaç du­yulmadı.

Ø  Günümüzde gerek teknolojinin ilerlemesi gerekse hızlı nüfus artışı şehirleşmeyi zorunlu hâle getirildi.

Ø  Özellikle sanayinin gelişmiş ve iş olanaklarının fazla olduğu şehirler çok kalabalık bir nü­fusa sahiptir. İnsanların bir arada, sorunsuz ve mutlu yaşayabilmesi için düzenli bir şehirleşmeye ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle ulaşım imkânla­rı artırıldı ve altyapı hizmetlerine (su, kanalizas­yon, elektrik) önem verildi.

Ø  Şehirleşmenin düzenli olduğu kentlerde insanlar daha rahat ve huzurlu yaşayabilmekte­dirler.

NÜKLEER ENERJİ

Ø  Nükleer enerjinin diğer adı atom enerjisi­dir.Maddenin en küçük birimi olan atomun parça­lanması veya birleştirilmesi ile ortaya çıkan ener­jidir. Bu enerjinin ana maddesi uranyum ve tor­yumdur. Ancak günümüzde bu enerji üretimi sa­dece uranyumdan faydalanarak yapılmaktadır.

Ø  Nükleer enerji ile ilgili araştırmalar Ameri­ka Birleşik Devletleri (ABD) tarafından başlatıldı. Alternatif bir enerji kaynağı olarak düşünülen nük­leer enerji ile dünyanın ilk tanışması 1945 yılında Japonya'nınHiroşima ve Nagazaki kentlerine ABD tarafından atılan atom bombaları ile oldu. Bu durum nükleerenerjinin silah olarak kullanıldı­ğında olumsuz sonuçlara yol açtığını gösterdi.

Ø  Nükleer enerjinin daha çok barışçıl amaç­larla ve insanlığın yararına kullanılmasını sağla­mak içinUluslararası Atom Enerjisi Kurumu kuruldu.

Ø  1970 yılındaki petrol krizinden sonra bazı ülkeler enerji elde etmek amacıyla nükleer çalış­maları hızlandırdılar. Ancak bu enerji çok dikkatli kullanılmalıdır. Nükleer enerji tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarabilecek bir özelliğe sahiptir.

NÜKLEER ENERJİNİN OLUMSUZ ETKİLERİ

v  Enerji elde edilirken çevreye yayılan gaz ve sıvı hâldeki atıklar çevreye zarar verir. Bu atık­ların su, hava veya toprağa karışması insan ya­şamını olumsuz yönde etkiler.

v  Nükleer kazalarda radyasyon tehlikesi or­taya çıkar.

v  Nükleer santrallerin kurulması, atıklarının depolanması oldukça pahalı bir iştir.

v  Dünyadaki enerji kaynakları kısıtlıdır ve farklı enerji kaynaklarına ihtiyaç duyulmaktadır. Nükleer enerjiyi kullanacak olan ülkelerin çok dik­katli olması ve atıkların depolanması konusunda çok titiz davranmaları gerekmektedir. Bir gaz sı­zıntısı çevreye çok büyük zararlar verebilmekte­dir. Yakın dönemde meydana gelen Çernobil ka­zasının yol açtığı (kanser, deri hastalığı) olum­suzlukların izleri hâlâ devam etmektedir.

       TÜRKİYE'DE NÜKLEER ENERJİ

Ø  Türkiye'de nükleer enerji çalışmalarını yürütmek amacıyla Türkiye Atom Enerjisi Kurumu kuruldu.

Ø  Mersin (İçel) ilinin 150 km batısında Akkuyu mevkiinde Silifke Akkuyu Nükleer Enerji Santrali kurulma aşamasındadır.

Ø  Ülkemizde devlet nükleer enerji santralle­rinin kurulmasında son derece titiz davranmakta­dır. Çünkü bu santraller çevreye zarar verdiğin­den birtakım olumsuzluklar yaşanmaktadır.

UZAY TEKNOLOJİSİ

Ø  Sonsuz boşluk olarak tanımlanan uzayda yıldızlar, gezegenler, Güneş ve pek çok gök cis­mi yer alır.
Ø  İnsanlar ilk çağlardan beri bu gök cisimle­rine ulaşmayı düşündü ve bu konuda çalışmalar yaptı. Uçakların kullanılmaya başlaması ile bu dü­şüncenin gerçek olması için ilk adım atılmış oldu.
Ø  19. yüzyılda roketler yardımı ile Ay'a gidi­lebileceği düşüncesi savunuldu.

Ø  Alman, Rus ve Amerikalı bilim adamları uzay çalışmaları için roket geliştirme yarışına gir­diler. 1957 yılında Sputnik I adlı uzay aracı Rus­lar tarafından Dünya yörüngesine yerleştirildi ve böylece uzay çağı başlamış oldu. 1958 yılında Amerikalı bilim adamlarınca uzay çalışmaları için kademeli roketler geliştirildi. Bu çalışmalar sonucunda 21 Temmuz 1969 tari­hinde Ay'a ayak basıldı.
Ø  Uzayın keşfedilmesi ile insan hayatında önemli değişiklikler oldu.
Bunlar:
1-Uzay bilimi olan astronomi, gözlemlere dayalı olmaktan çıkıp deneysel bir bilim hâline geldi.
2-Gök cisimleri ve gezegenler hakkında bil­giler arttı.
3-Dünya'nın gerçek boyutları ölçüldü.
4-İletişim ve ulaşım teknolojileri gelişti.

GEN TEKNOLOJİSİ
Ø  Son yıllarda, moleküler biyoloji ve gen teknolojisi alanlarında kaydedilen büyük gelişme­ler biyoteknolojideki hızlı değişim ve ilerleyişin iti­ci gücü oldu ve bu teknoloji, giderek çok daha fazla sayıda sanayi ve hizmet sektörünü etkiler hâle geldi.
Ø  Dünyada gen teknolojisi sağlık, genetik hastalıklar, bitkisel ve hayvansal besin kaynakla­rının iyileştirilmesi, verimin artırılması amacıyla kullanılmaktadır.

Ø  Bu teknoloji bilgisayar teknolojilerinde meydana gelen gelişmelerin de katkısıyla koruyu­cu hekimlik alanında birkaç yıl öncesine göre ye­ni yöntemlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Fiz­yolojik sistemler ve insan genlerinin daha iyi anla­şılması başta kanser, hepatit, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların önlenmesinde önemli bir aşama olacaktır.
Ø  Genetik kökenli hastalıkların tedavisinde eksik olan genin yerine konması olarak tanımla­yabileceğimiz gen tedavisi yakın gelecekte kulla­nılmaya başlanacaktır. Yapay dokuya organ üre­timi, kök hücrelerin elde edilmesi gibi gelişmeler insan hayatını olumsuz yönde etkileyen birçok hastalığa çare olacaktır.
Ø  Gen teknolojisi çalışmaları faydalı olduğu kadar, yüksek maliyetleri ile de dikkatleri çekmek­tedir. Aynı zamanda, bu alanda yetişmiş uzman eleman ve araştırmacı sayısının az olması, geliş­miş ülkeler dışındaki devletlerin bu çalışmaları yapmalarını zorlaştırmıştır.
Ø  Klonlama: Bitki, hayvan veya insan gibi yaşayan bir organizmanın (aslının aynı) bir kopyasını yapmaktır. Bu faaliyetin amaçları tedavi ve çoğalma olarak ikiye ayrılmaktadır.
Ø  Tedavi amaçlı klonlama teknikleri kullanılarak; alzheimer (bunama), şeker hastalığı, lösemi gibi hastalıkları tedavi  etmek,  genetik  hastalıkları  önceden  teşhis  ederek iyileşmeyi sağlamak öncelikli hedefler arasındadır.
Ø  Çoğalma amaçlı klonlama ise; tedavi amaçlı hastaya özel doku ve organ üretmek, nesli tükenmekte olan hayvanların çoğalmalarını sağlamak, araştırmalarda kullanmak üzere birbirinin aynısı hayvanlar üretmek için gerçekleştirilmektedir.


TIP VE YARDIMLAŞMA
Canlılarda belirli bir görev yapan ve sınırları kesin olarak belirlenen bölümlerine organ denir.Sağlam bir organı tıbbi koşullar altında, başka bir kimsenin işlevini yitirmiş organı yerine takılmasına, organ nakli adı verilir. Organ nakli hayat kurtaran bir operasyondur.


Yurdumuzda, yaşayandan veya ölüden organ veya doku alma 29 Mayıs 1979'da çıkarılan 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiştir. 

 
Doku - Organ Bağışı ve Önemi
Ø  Çeşitli hastalıklar ve kazalar sonucunda insanların çeşitli doku ve organlarında bozulma­lar meydana gelebilir. Bozulan doku ve organlar görevlerini yerine getiremediği için bunların yeri­ne yenilerinin nakledilmesi gerekir. Bu olaya do­ku ve organ nakli denir.
Ø  Doku ve organ naklinde, aynı kişinin sağ­lam dokularından ya da başka bir kişinin doku ve organlarından faydalanılır. Ayrıca beyin ölümü gerçekleşen kişilerin doku ve organları da nakledilebilir.
Ø  Tıbbın gelişmesi ile kornea, kemik iliği, akciğer, karaciğer, kalp, böbrek, pankreas gibi or­ganların nakli yapılabilmektedir.
Ø  Türkiye'de doku ve organ nakli yasal ku­rallara bağlanmıştır. 18 yaşını dolduran ve akli dengesi yerinde olanlar bu bağışı yapabilirler. 18 yaşından küçük olanların anne ve babalarından izin alması zorunludur.
Ø  Daha önce organ bağışında bulunmamış olanlarda ve beyin ölümü gerçekleşenlerde ise yakınlarının izni alınmalıdır.
Ø  Organ bağışında bulunma dayanışma ve yardımlaşmaya verilebilecek en önemli örnektir.
Ø  Her insan kendi başına da gelebileceğini düşünerek organ bağışı konusunda daha duyarlı olmalıdır.

KAN BAĞIŞI VE ÖNEMİ
Ø  Kan, çok önemli fonksiyonları nedeniyle doku olarak kabul edilmektedir. Kan bağışı, has­talıkların tedavisinde çok önemli bir yeri olan ve aranan kan elde edilemediği takdirde başka alter­natifi olmayan bir tedavi aracıdır.
Ø  Kan yapay olarak üretilemez ve kanın kaynağı sadece insandır. Bu nedenle; insanların hastalıklarını atlatıp sağlıklı olabilmeleri için kana büyük bir ihtiyaç vardır.
Ø  Vücuttan eksilen kan çok kısa bir süre içinde yenilenir.Kan bağışı kemik iliği üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.

Ø  18 yaşını doldurmuş sağlıklı herkes kan verebilir. Kan bağışının üst sınırı yoktur. Erkekler, en sık 2 ayda bir, kadınlar ise en sık 3 ayda bir ol­mak üzere ve yılda 4 üniteyi geçmemek koşuluy­la kan verebilir.
Ø  Kan torbaları, tek kullanımlık ve steril ola­rak imal edilmektedir. Bu sebeple, kan bağışı sı­rasında kan bağışı yapan kişiye herhangi bir has­talık bulaşması söz konusu değildir.
Ø  Kan bağışının; kilo alma, zayıflama, halsiz kalma, kaşıntı ve bağımlılık gibi yan etkileri yoktur,
Ø  Günlük hayatımızda kullandığımız ilaçlar kana geçmektedir. Bu ilaçlardan bazıları kan ba­ğışı yapmaya engeldir. Kan bağışından önce eğer sağlık açısından mecburiyet yoksa ilaç alın­mamalıdır. Alınması durumunda ise kan verilip verilemeyeceği kan merkezi doktorlarına danışılmalıdır.
Ø  Hemen hemen tüm ameliyatlarda ve pek çok hastalıkta kan nakline ihtiyaç duyulabilir.
Ø  Bu nedene kan bağışında bulunmak hayat kurtarmak anla­mına gelir.

BULAŞICI HASTALIKLAR
Ø  Bulaşıcı hastalıklar ya da enfeksiyon has­talıkları, herhangi bir yolla insana geçme özelli­ğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda gir­mesiyle oluşur. Birçok kişinin hayatına mal olan veya sakat kalmasına neden olan hastalıklar top­lum açısından oldukça tehlikelidir.
Ø  Hastalık yapan organizmalar, virüsler, bakteriler, mantarlar olabilir. Bütün bulaşıcı has­talıklar insana geçebilme özelliğine sahiptir, in­sandan insana, hayvandan insana olduğu gibi topraktan da insana bulaşabilir.

Hastalıkların bulaşma şekillerinden başlıcaları şunlardır:
1.Öksürürken, konuşurken ağızdan çıkan damlacıkların başkası tarafından teneffüs edilme­siyle (verem, boğmaca ve çeşitli solunum yolu hastalıkları),
2.  Deri temasıyla,
3.  Hastanın kullandığı çamaşır, yatak eşya­sı, yiyecek ve içecek eşyaları gibi malzemeler va­sıtasıyla,
4.  Hayvanların insana hastalık taşımasıyla,
5.  Uygun olmayan, mikrop bulaşmış yiyecek ve içeceklerin alınmasıyla (suyla bulaşan hasta­lıkların başlıcaları tifo, dizanteri, kolera, paratifo olarak sayılabilir.),
6.  Hastalıklı bir anneden hamilelik sırasında veya doğum esnasında bebeğe hastalık bulaş­ması yoluyla insanlara hastalıklar bulaşabilmektedir.
Ø  Bulaşıcı hastalıklardan bazıları; hepatit, difteri, çiçek, kızamık, tifo, sıtma, menenjit, kole­ra, tifüs, tüberküloz, suçiçeği ve dizanteridir.
Ø  Günümüzde insanları tehdit eden önem bir bulaşıcı hastalık da AİDS'tir. Hem kan yolu ile hem de cinsel yoldan bulaşan bu hastalığın henüz tedavisi ve aşısı yoktur. AİDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) ilk defa 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde keşfedildi. AİDS hastalığı tamamen vücut bağışıklık sistemi ile ilgili olduğundan hastalığa sebep olan virüs HIV (Vücut Bağışıklık Sistemi Virüsü) adı veri mistir.
Ø  Çağımızda henüz tedavisi olmayan bir diğer bulaşıcı hastalık da HEPATİT B(Sarılık)dır.Bu hastalık kan yoluyla ve cinsel yolla bulaşır.
Hepatit B'den korunmak için;
·   Aşı yapılmalı,
·   Test edilmemiş kan kullanılmamalı,
·   Bir defa kullanılan enjektörler atılmalı,
·   Tıbbi aletler sterilize edilerek kullanılmalı.
·   Tek eşlilik ve evlilik kuralına uyulmalı,
·   Temizliğe önem verilmelidir.

AŞILAR
Ø  Hastalığa neden olan virüs ve bakteri git mikropların bu özellikleri zayıflatılarak veya tamamen yok edilerek geliştirilmiş biyolojik maddeler aşı denir.
Ø  Aşılar vücudumuza uygulandıklarında bağışıklık sistemimiz belli bir mekanizma ile antikor oluşturur ve önlemini alır. Daha sonra aşısı olunan mikrop ile karşılaşıldığında hastalık ortaya çıkma riski ortadan kalkar.

Ø  Hastalıklardan korunmak için, en güven ve en ucuz yöntem kişilerin aşı olmasıdır.
Ø  İnsan vücudunu dış etkenlere karşı koruyan savunma sistemine bağışıklıdenir.
Ø  Vücudumuz kendi yapısını çok iyi tanır ve kendisine ait olmayan her türlü yapıyı kolayca ayırt edip yok etmek için çeşitli mekanizmalar ge liştirir. Bu mekanizmalardan biri bağışıklık sisteminin saptadığı mikrobun özelliklerini belirleyip bunların yok edilmesini sağlayacakantikor adı verilen maddeyi salgılamaktır.
Ø  Her mikrop için ayrı özellikte antikor üret lir ve sistemin hafızasına kodlanır.
Ø  Bulaşıcı ve salgın hastalıklardan korun­mak amacıyla yapılan önemli aşılar; verem, kıza­mık, kızamıkçık, kabakulak, boğmaca, Hepatit B, grip, tetanoz ve difteridir.

KUŞ GRİBİ NEDİR?
Ø  Tavuk, kaz, ördek gibi kanatlı hayvanlar­da kitlesel ölümlere yol açan ve aslında bir hay­van hastalığının etkeni olan virüsün insanlarda ortaya çıkardığı hastalığa kuş gribi denir.
Ø  Kuş gribinde göçmen kuşlar virüsün do­ğal taşıyıcısıdır ve virüs göçmen kuşlar aracılığıy­la çok farklı merkezlerde kanatlı hayvanlara yayı­lır ve çok sayıda ölüme sebep olabilir.
Ø  Kuş gribinin on beş ayrı çeşidi vardır. Bunlardan üçü insanlarda hastalık yapar. Türkiye ve dünyayı tehdit altına alan ölümcül kuş gribi vi­rüsü H5N1 grubunda yer alır.

Ø  Kuş gribi hastalığının insana bulaşması; hasta hayvanlarla doğrudan temas edilmesi ya da hayvanların göz yaşı, burun akıntısı ve boğaz akıntısı sonucunda ortaya çıkar.
Ø  Kuş gribine yakalanan insanlarda görülen en önemli belirtiler; yüksek ateş ve kuru öksürük­tür. Hastalık, hiçbir belirti vermeden ayakta da ge­çirilebilir. Hastaneye yatmayı gerektirecek kadar ağır seyreden vakalarda solunum yetmezliği ile tehlike oranı yükselir.
Ø  Henüz hastalığın tam bir tedavisi ya da aşısı bulunamamıştır.
Ø  İyi pişmiş tavuk etinden insana virüs bu­laşması mümkün değildir. 70°C'nin üzerinde virüs etkisiz hâle gelir.
Kuş gribinden korunmak için yapılması gerekenler:
•  Hijyen kurallarına uyulmalı, eller sık sık bol su ve sabunla yıkanmalıdır.
•  Kanatlı hayvan etleri ve yumurtaları iyice pişirildikten sonra tüketilmelidir.
•  Hasta ve ölmüş hayvanlarla temastan ka­çınılmalıdır.
•  Ev hayvanları varsa çocukların dokunma­sına engel olunmalıdır.
•  Herhangi bir şüphe durumunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. 

EMEĞE SAYGI
Mevcut bilgi birikimleri ve deneyimlerden yararlanarak daha önceden bilinmeyen yeni bir bilgiye ulaşma veya bu bilgiye ulaşma yöntemini geliştirmeye buluş denir.
Yeni bir eser üretmek veya bir buluşa im­za atmak çok fazla emek gerektirdiğinden bu eserlerin yasa dışı yollardan çoğaltılmasını önle­mek buluş veya eser sahibinin haklarını korumak amacıyla patent ve telif hakkı kavramları ortaya çıkmıştır.
PATENT
Ø  Patent buluş sahibinin buluş konusu ürü­nünü belirli bir süre üretme, kullanma veya satma hakkıdır. Aynı zamanda bu hakkı gösteren belge­ye de patent denir.
Ø  Patent, endüstri alanındaki bir buluşun sahibine resmî bir organ tarafından verilen ve bu buluşun belirli bir süre kendisinin izni olmaksızın başkalarınca kullanılmasını engelleme yetkisi sağlayan belgedir. Bu belge, hak sahibine belirli bir süre için buluşun başkalarınca kullanılması, satımı ve ithalini engelleme hakkını sağlar.
Ø  Pa­tent hakları buluş yapmayı özendirmekte, tekno­loji transferlerini sağlamakta ve ülkelerin sanayi planlama ve stratejilerinin belirlenmesinde rol oy­namaktadır.
Ø  Buluş sahibi buluşunu gerçekleştirmek için emek, zaman ve para harcamaktadır.
Ø  Patent belgesi, buluş sahibine belirli bir süre için üçüncü kişilerin müdahalesi olmadan iş­letme (kullanma, üretme ve satma gibi) hakkını vermektedir.
Patent Tescili İçin Gerekli Şartlar Nelerdir?
o    Yenilik sağlaması,
o    Tekniğin bilinen durumunun aşılması,
o    Sanayi alanında uygulanmasıdır.
NOT: Ülkemizde özgüçalışmalar yapan in­sanların haklarını korumak amacıyla Türk Patent Enstitüsü kurulmuştur.   
 TELİF HAKKI
Ø  Bir düşünce veya sanat eserini ortaya ko­yan kişinin bu eserden doğan haklarının tümüne telif hakkı denir.
Ø  Telif hakkına sahip olan kişi veya kuruluş, o eserle ilgili ekonomik hakların yanı sıra eserin sahi­bi olduğunu iddia etme ve esere verilebilecek zarar­ları engelleme hakkına sahip olur. Eserin çoğaltıl­ması, kiralanması, radyo ve televizyonlarda yayın­lanması gibi haklar da telif hakkı kapsamındadır.
Ø  Sembolü çember içinde © veya ® harfleri ile gösterilir. Bu işaretlerin bulunduğu ürünler, o ürünlerin tescilli birer marka olduğunu ve yasalarla korunduğunu gös­terir.
Ø  Devlet yasalarla sanatçıların haklarını ko­ruma altına alır(Anayasamızın 64. maddesi).
Ø  Devlet, sanat eserlerini korumak için bu konuda "Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu", "Vi­deo ve Müzik Eserleri Kanunu" gibi yasalar çı­karmıştır.
Ø  Ülkemizde telif hakkı, 1951 yılında çıkarı­lan "Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu" ile düzen­lenmiştir.
 Bandrol (Denetim Pulu):
Ø  Kaset, Kitap, Cd, Vcd, Dvd, gibi süresiz yayınlarda telif ödemelerini ve eserlerin tescillerini kontrol altına almak için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen baskılı minik etikete verilen addır
Ø  Üzerinde bandrol olan ürünler o üründen devletçe belli bir vergi alındığını göstermektedir
Bu konuda dört önemli ilke yer almıştır. Bunlar:
 1-Eser sahibinin haklarının korunması,
 2-Eser sahibinin haklarıyla ilgili süre,
 3-Kamunun eserden yararlanmasının sağ­lanması,
 4-Eserle ilgili yasal ve toplumsal yaptırımdır.
Ø  Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre; eser sahibinin haklarını koruma süresi yaşadığı süreden sonra 75 yıldır. Böylece eser sahibi öl­dükten sonra eserle ilgili hakları, yakınlarına mi­ras olarak kalmaktadır.
KORSANA HAYIR
Ø  Türkiye'de eserlerin yasal olmayan yollar­dan çoğaltılmasının önüne geçebilmek için çeşitli yasalar çıkartılmıştır.
Ø  Telif ve patent haklan saklı olan ürünler yasal yollardan temin edilmelidir.
Ø  Günümüzde yasal yollar dışında çoğaltı­lan ve satılan kitap, CD, kaset, bilgisayar yazılımı gibi bandrolsüz ürünlere  korsan denilmektedir.
Ø  Korsan ürünlerinde bandrol olmaması ya­ni bu ürünlerin vergisiz olması fiyatlarının çok ucuz olmasını sağlamaktadır. Bu olay korsana olan ilgiyi artırıcı etki yapmaktadır. Hangi neden­le olursa olsun korsan ürünlere rağbet etmemek gerekir. Korsan ürün almak, eser sahibinin hakla­rını çiğnemek ve emeğine saygı duymamak, aynı zamanda devlete ekonomik olarak zarar vermek anlamına gelmektedir.

Yorumlar - Yorum Yaz