Sesin Özellikleri |
SES *Bir denge noktasından hareket ileri-geri olabileceği gibi aşağı yukarıda olabilir. *Belirli bir hareketin belirli bir sürede tekrarlanmasına salınım denir. *Salınım hareketi yapan cismin hareketi sırasında denge noktasından olan en büyük uzaklığına salınım hareketinin genliği denir. *Salınım hareketi yapan bir cismin birim zamanda yaptığı salınım sayısına frekans denir.Frekans için kullanılan birim Hertz dir. Kısaca Hz ile gösterilir.Örneğin frekansı 15 Hz olan bir cisim bir saniyede 15 salınım hareketi yapıyor demektir. * Ses bir ortamda dalgalar halinde yayılır. *Ses=Titreşim *Sesin yayılabilmesi için maddesel ortama ihtiyaç vardır. örneğin uzay boşluğunda ses yayılmaz. *Ses dalgalarının genliği ne kadar büyükse ses o kadar şiddetlidir. *Cismin titreşim enerjisi ne kadar büyükse titreşimin genliği o kadar büyük olur. *Sesin şiddeti genliğiyle ilgilidir. Genliği büyük sesler daha şiddetlidir. *Uzun tel kalın tele göre daha kalın ses çıkarır. *Sesin ince ya da kalın olması sesin yüksekliği olarak adlandırılır.Ses ne kadar inceyse o kadar yüksek olduğu söylenir. *Sesin ince ya da kalın duyulmasına neden olan özellik ses dalgalarına ait frekanstır. Sesin frekansı ne kadar büyükse ses o kadar ince duyulur. Sesin frekansı ne kadar küçükse o kadar kalın duyulur. *Yüksek frekanslı ince seslere tiz ses düşük frekanslı kalın seslere pes ses denir. *Sesin şiddetine gürlük ya da sesin düzeyi de denir. *Sesin frekansı titreşen cismin türüne bağlıdır. *Tellerin boyları,gerginlikleri ve yapıldıkları maddelerin cinsi telden gelen sesin frekansını etkiler. *Gergin telden daha tiz(ince) ses çıkar. *Kalın telden daha pes ses yani kalın ses elde edilir. *Kısa telden daha tiz ses çıkar. *Üflemeli müzik aletlerinden elde edilen ses havanın yol aldığı kanalla ilgilidir. Kanal ne kadar uzun olursa elde edilen ses o kadar kalın olur. *Ses dalgalar halinde yayılan bir enerji türüdür. *Sesin havadaki hızı 340m/s dir. Işığın havadaki hızı ise 300.000.000 m/s dir. *Ses en hızlı katılarda en yavaş ise gazlarda yayılır. *Sıcaklık arttıkça sesin hızı da artar. |
Sesin Yüksekliği (Kalın–İnce Sesler) |
İnce sesi kalın sesten ayıran özelliğe sesin yüksekliği veya ses perdesi denir. Ses kaynağının 1 saniyede ürettiği dalga sayısına veya ses kaynağının 1 sn’deki titreşim sayısına frekansdenir. Sesin yüksekliği, ses kaynağının titreşim hızına yani frekansına bağlıdır ve doğru orantılıdır. • Ses kaynaklarının frekansı yani titreşim hızı arttığı zaman sesin yüksekliği artar ve ses ince (tiz) çıkar. Frekansı yani yüksekliği fazla olan sese ince ses denir. • Ses kaynaklarının frekansı yani titreşim hızı azaldığı zaman sesin yüksekliği azalır ve ses kalın (pes) çıkar. Frekansı yani yüksekliği az olan sese kalın ses denir. Frekans birimi hertz (Hz) dir ve frekans, dalga boyu ile ters orantılıdır. Dalga boyu arttıkça frekans azalır, dalga boyu azaldıkça frekans artar. Çevrede bulunan ses kaynaklarının ürettiği ses dalgalarının yüksekliği yani incelik ya da kalınlığı, sesin frekansına bakılarak belirlenir. (Saniyede 300 kez titreşen telin çıkardığı ses, 200 kez titreşen telin çıkardığı sesten daha incedir). |
İşitme organımız üç kısımdan oluşur: dış kulak, orta kulak ve iç kulak. Dış kulak havadan aldığı titreşimleri orta kulağa geçirir. Orta kulak dış kulağın arkasındadır. Buradaki küçük kemikçikler titreşimleri iç kulağa geçirir. Asıl duyu hücreleri iç kulaktadır, insanın denge organı da orta kulakta bulunur. Bu organ üç küçük kanaldan ve sıvıyla dolu iki boşluktan oluşur. Organın duyu hücrelerin baş hareketindeki değişikliklere ve yer çekimine karşı duyarlıdır. |
İnsan kulağının iki önemli işlevi vardır. İlk olarak bu organ, ses titreşimlerinin algılandığı yerdir; ikinci olarak da beden dengesinin korunması ve denge duyusu açısından büyük bir önem taşır. |
İşitme, titreşimlerin algılanmasının sonucudur. Bazı titreşimler işitilemez. Duyduğumuz titreşimlere ses deriz. Bir nesne titrediği zaman titreşimi çevreye (havaya) geçer. Bu ses dalgası dış kulağa girer. Titreşimler kafatası kemikleri aracılığıyla da alınabilir. Ancak genellikle kemiklerin iletkenliği havanınkinden daha zayıftır. Bu, bir diyapazon (iki kollu çelik ses ölçüsü) ile sınanabilir. Diyapazon kulağın önünde tutulduğu zaman titreşimler, kafatası üzerine konduğu zaman duyulduğundan daha net bir biçimde duyulur. Bir ses dalgasının gücü (amplitüt) duyulan sesin gücünü (yüksekliğini) belirler; saniye başına dalga sayısı (frekans) ise ses perdesini belirler. Sesin yüksekliği desibel (dB) olarak ve perdesi hertz (Hz) olarak ifade edilir. 100 Hz, ses kaynağının ileriye ve geriye doğru saniyede 100 kez titreştiğini gösterir. dB olarak ifade edilen ses gücü, kendi başına duyulan sesin yüksekliği hakkında çok az şey ifade eder. 1000 Hz'lik bir perdede 60 dB oldukça yüksek bir ses olduğu halde, 100 Hz'lik bir perdede 60 dB hemen hemen duyulamayacak kadar alçak bir sesi gösterir. |
Genel olarak, 18 ve 30 yaş arasında insanlar 16 ve 16.000 Hz arası frekansları işitebilirler. Çocuklar ise 20.000 Hz'e kadar yükselen perdeleri algılayabilirler. Yaşlanma ile bu algılama düzeyi yavaş yavaş düşer. Birçok hayvan insanların işittiğinden daha yüksek frekansları işitebilirler. Yalnız omurgalı hayvanlar ve insanlar perdeleri birbirinden ayırt edebilirler. Herkes çok yüksek ses işitmenin hoş olmayabileceğini bilir. Ses yüksekliğinin dayanılmaz olduğu noktaya acı eşiği denir ve 130 dB gücündedir. Bu, aşağı yukarı kalkış yapan bir jet uçağının çıkardığı sese tekabül eder. Bir roket fırlatılmasının çıkardığı, 180 dB gücündeki ses yoğunluğu ölümcüldür; çünkü bu korkunç basıncın etkisiyle kan damarları, hücre duvarları ve kulak zarları patlar. Bir sesin niteliği yüksekliği kadar tedirgin edici olabilir. Örneğin akan bir musluk sesi insanı çıldırtabilir. Yoğun trafik olan bir sokakta oturan insanlar sürekli olarak arabaların durma ve çalışma seslerini işitmekten çok rahatsız olurlar. Sonunda, bir komşuda çalan radyo, alçaktan uçan uçaklar ve fabrikaların uğultusu gibi tedirgin edici gürültüler gerginliğe yol açabilir ya da zaten var olan fiziksel bozuklukları şiddetlendirebilir. |
Kulak kepçesi, işitme kanalı ve kulak zarının dış tabakası dış kulağı oluşturur. Kulak kepçesi, insanın sesin geldiği yönü ve yüksek perdeleri ayırt etmesini sağladığı için önemlidir. Hayvanlar genellikle sesin geldiği yönü insanlardan daha iyi anlayabilirler. Görevi ses dalgalarını kulak zarına yöneltmek olan kulak kepçesi esas olarak kıkırdaktan oluşur. Yapısı, özellikle dalga boyu kısa olan seslerin algılanmasında önemli bir rol oynar. Başımızı hafifçe çevirdiğimizde değişik yönlerden gelen farklı sesleri daha güçlü olarak algılayabiliriz. Sesin yönü ve uzaklığı hakkında izlenimler edinmek tek kulağımızla bile olanaklıdır. Kedi ve köpek gibi bazı hayvanların geniş, hareket edebilen kulak kepçeleri vardır ve bu hayvanlar kulaklarını gerçekten de oynatarak kullanırlar. İşitme kanalının girişinde küçük kıllar vardır. Kulak kiri kanalın iç kısmını bakterilere ve kire karşı korur. Kulak kepçesinin aldığı ses dalgaları dış işitme kanalı aracılığıyla orta kulağa geçirilir. Bunun bir sonucu olarak, kulak zarı titreşir ve bu titreşimler birbirine bağlı olan ve orta kulakta bulunan üç küçük kemiğe geçirilir. Ancak kulak zarının her iki yanındaki basınç birbirine eşit olduğu zaman bu iletim en iyi şekilde sağlanır. Orta kulağın esas işlevi sesi, niteliğini bozmadan iç kulağa iletmektir. Orta kulakla iç kulak arasında sınır oluşturan kulak zarı bağ dokusundan oluşur. Dış kısmı deri, orta kulağa bakan kısmı ise mukoza ile kaplıdır. Sesler kulak zarına çarptığında kulak zarı titreşir ve bu titreşimler birbirine bağlı olan ve orta kulakta bulunan üç küçük kemiğe geçirilir. Ancak kulak zarının her iki yanındaki basınç birbirine eşit olduğu zaman bu iletim en iyi şekilde sağlanır. Burun-boğaz boşluğu ile orta kulak arasında açık bir bağ oluşturan östaki borusu bu basınç dengesini gerçekleştirir. Östaki borusunun yutakla (burun- boğaz boşluğuyla) birleşen kısmı normal olarak kapalıdır. Yutkunma sırasında burası açılarak havanın geçmesini sağlar. Uçakta seyahat ederken ya da denizden yüksekliği fazla olan yerlerde kulak zarının iki tarafındaki basınç farklı olacağından yutkunmak insanı rahatlatır. Ayrıca esnemek, bir şey çiğnemek de bu işlevi görür. Bunun da nedeni, östaki borusundan geçen havanın basınç eşitliği sağlamasıdır. Birinci kulak kemiğine çekiç denir. Bu kemik kulak zarına bağlıdır ve örs kemiğine dayanır. Örs kemiği ise üçüncü kulak kemiğine, yani özengi kemiğine bağlıdır. Özengi kemiğinin alt kısmı iç kulağın oval pencere denen aralığına tam olarak oturur. Özengi kemiğinin oynayabilen alt kısmı ses titreşimlerini kokleadaki sıvıya iletir. Örs, çekiç ve özengi kemiklerini içeren boşluk ve yarım ay biçimindeki üç kemik ile birlikte koklea iç kulağı oluşturur. Sıvı aracılığıyla iletilen titreşimler kokleadaki asıl duyu hücreleri tarafından algılanır. Kokleanın kendisi iki buçuk kere kıvrılmış bir salyangoz kabuğunu (koklea = salyangoz) andırır. Kokleanın içini zarsı, esnek bir kısım boydan boya ikiye ayırır. Böylece birbiri üstünde iki kanal oluşmuş olur. Üst kanala vestibül skalası alt kanala timpani skalası denir. Kokleanın üst kısmına doğru zar üstünde bölmeler olmadığı için iki kanalın arası açık kalır. Sıvı, zarın diğer tarafında serbestçe akabilir, geri döner ve yuvarlak pencereden dışarı çıkar. Asıl duyu hücrelerini içeren Korti organı bu zarsı kısım üzerindedir. Burada mekanik enerji sinirsel dürtülere dönüşür. Duyu hücrelerine bulunan küçücük kılların üzeri saydam bir zar ile örtülüdür. Bu küçücük kıllar titreşince bu saydam zara dokunurlar ve duyu hücrelerinde bulunan sinir uçlarını uyarırlar. |
Ses Titreşimdir |
Titreşen bir nesnenin başlattığı titreşimler dizisine ses denir. Sesin oluşabilmesi için titreşim hareketi gereklidir. Titreşim bir nesnenin ileri geri hareketidir. Titreşim yapan ses kaynakları havayı titreştirir. Titreşen hava yayılarak kulağımıza gelir ve bir etki oluşturur. Böylece ses işitilir. Konuşurken elimizi boğazımıza dokundurduğumuzda gırtlağımızda bir titreşim meydana geldiğini hissederiz. Gırtlağımızda ses telleri adı verilen iki tane kas şeridi vardır. Konuşurken gırtlağımızdaki bu ses telleri hızla titreşir ve sesi meydana getirir. Ses telleri ne kadar hızlı titreşirse ses o kadar yüksek çıkar. Kadınların ses telleri kısa ve ince, erkeklerin ses telleri ise uzun ve kalındır. Bu yüzden kadınların ve erkeklerin sesleri birbirinden farklıdır. Saz, gitar, keman, mandolin ve davul gibi birçok müzik aletinde titreşim hareketi görülebilir. Ancak flüt, kaval, ney gibi birçok müzik aletinde titreşim hareketi görülmez. Saz, gitar, mandolin, keman gibi müzik aletlerinde titreşen teller ses çıkarır. Klarnet gibi bazı üflemeli müzik aletlerinin ağız kısmında ağaçtan yapılmış ince bir parça bulunur. Müzik aletine üflendiğinde bu parça aletin içindeki havayı titreştirerek ses çıkarır. Flüt, kaval, ney gibi üflemeli çalgılarda, klarnette olduğu gibi ağaçtan yapılmış bir parça yoktur. Bu çalgılara üflendiğinde aletin içindeki hava titreşerek ses çıkarır. Davul gibi vurmalı müzik aletlerinde deri bulunmaktadır. Deriye Vurulduğunda titreşerek ses çıkarır. Radyonun ya da televizyonun sesini işitebiliriz. Ancak çıkardıkları ses dalgalarını göremeyiz. Bu gibi aletlerin çıkardıkları sesleri etkilerinden anlayabiliriz. Örneğin, çalmakta olan bir radyoya şişirilmiş bir lastik balon dokundurduğumuzda, balonun titreştiğini görürüz. Balonun titreşmesi sesin bir enerjiye sahip olduğunu gösterir. Bazı opera sanatçıları çıkardıkları sesle bir bardağı kırabilir. Bir tür balina (ispermeçet balinası) ise çıkardığı sesle avını sersemletebilir, hatta öldürebilir. Ses ve İşitme Ses kaynaklarından çıkan ses, havada yayılarak kulağımıza kadar gelir ve kulak zarını titreştirir. Kulak zarındaki titreşimler kulağın iç kısımlarına iletilir. Bu titreşimler belirli bir ileti taşır. Bu iletiler beyne ulaştığında ses işitilmiş olur. Bir canlının kulağının büyük olması o canlının daha iyi duyabileceği anlamına gelmez. Fillerin kulakları insanlarınkinden çok büyük olmasına rağmen, ancak insanların işitebileceği sesleri işitirler. Fillerin kulaklarının büyük olması üzerlerine konan böcekleri uzaklaştırmalarına ve serinlemelerine yardımcı olur. Ses, havada yayılırken havayı oluşturan moleküllerin titreşmesine neden olur. Titreşen moleküller çevresindeki diğer moleküllere enerji aktarır. Ancak ses kaynağından uzaklaştıkça enerji aktarımında azalma meydana gelir. Bulunduğumuz odada çalışmakta olan televizyondan çıkan ses çok az enerji kaybederek kulağımıza gelir. Böylece televizyonun sesini kolayca duyabiliriz. Ancak televizyondan uzaklaştıkça sesini duymakta zorluk çekeriz. Bunun sebebi kaynaktan uzaklaştıkça sesin enerji kaybetmesidir. Aynı ses kaynağının ürettiği sesin farklı uzaklıklardan farklı şekilde duyulmasını sağlayan özelliğe sesin şiddeti denir. Kolumuz aşağıda iken kol saatimizin sesini işitemeyiz. Kol saatimizden çıkan sesler saatten çıktıktan sonra her yöne yayılarak enerjisini kaybeder. Çok az bir kısmı kulağımıza ulaşır. Kol saatimizi kulağımıza dayadığımızda saatten çıkan ses çok az enerji kaybederek kulağımıza ulaşır. Böylece kol saatimizin sesini işitebiliriz. Bir dosya kağıdını rulo yapıp bir ucunu kol saatinin üzerine, diğer ucunu kulağımıza dayarsak saatin sesini işitebiliriz. Ancak kağıt rulo çok uzun olursa saatin sesini işitemeyiz. Bunun sebebi sesin yol aldıkça enerjisini kaybetmesidir. Bazı hayvanlar insanların duyamadıkları sesleri duyar ve insanların çıkaramadıkları sesleri çıkarır. Yarasaların gözleri iyi göremez ancak kulakları çok iyi duyar. Yarasaların çıkardıkları sesler, çevredeki canlı ve cansız varlıklara çarparak geri döner. Böylece yarasalar varlıkların büyüklüklerini ve yerlerini algılar. Dolayısıyla yarasalar işitme duyulan sayesinde engellere çarpmadan uçabilir ve avlanabilir. İnsan kulağı yarasaların çıkardığı bazı sesleri duyamaz. Yunuslar yiyeceklerini ararken suda ses çıkarırlar. Bu sesler balık ya da balık sürüsüne çarparak geri döner. Böylece balıkların yerini öğrenen yunuslar avlanır. Yunuslar iyi göremez, koklama organları körelmiştir. Ancak işitme duyuları çok gelişmiştir. Yunuslar da yarasalar gibi insanların duyamayacağı bazı sesler çıkararak aralarında iletişim kurarlar. Kümes hayvanları, atlar ve köpekler insan kulağının duyamadığı bazı sesleri işitebilir. Örneğin; 1999 Marmara ve Düzce depremlerinde olduğu gibi şiddetli depremlerde oluşan sesleri insan kulağı işitebilir. Hafif şiddetteki depremlerde oluşan sesleri insan kulağı işitemezken bu hayvanlar işitebilir. İnsan kulağının işitemediği titreşimlerden günlük yaşamda pek çok alanda yararlanılır. Petrol arama, yer kabuğunu inceleme, tıp, endüstri ve haberleşme bu alanlardan bazılarıdır. Doktorlar insan vücudunu dinlemek için stetoskop kullanarak kalp ve akciğer hastalıklarını teşhis ederler. |
|